Anasayfa / Güncel / DERT ALAN KAHVE

DERT ALAN KAHVE

Çarşıda gezerken bir kahvehane tabelası dikkatimi çekti. Dert Alan Kahve, yazıyordu. Kahve, çay içince insan kendini iyi hisseder, ondandır diye düşündüm. İşlerim vardı kahveye girmedim. Alışverişimi yaparken hep kafama takıldı bu ad.
İşlerim bittiğinde o kahveden iyice uzaklaşmıştım. Bir banka oturdum. Kafamda hep o kahvehane var. Öyle büyük bir derdim yoktu şimdi o kahvenin adı derdim olmuştu. Nasıl dert alıyormuş? Taktım mı takarım. Nasıl olsa otobüs bedava diye bir belediye otobüsüne bindim. İki durak sonra indim. Biraz yürüyünce kahveye geldim.
İçeri girdiğimde bir adam konuşuyor diğerler dinliyordu. Boş bir sandalye bulup oturdum. Adamın son sözlerine denk gelmiştim. Adam:
“…Yani anlayacağınız ev alma komşu al, sözünün doğruluğunu anlamam için kötü komşuya rast gelmem gerekiyormuş arkadaşlar.” deyip kürsüden indi. Herkes adamı alkışlarken ben de alkışladım neyi alkışladığımı bilmeden. İnsan bazen akıntıya kapılır ya benimkisi de biraz öyle oldu. Yaşlı garson bana çay getirirken:
“Sami abi sıra sende.” dedi. Sami yavaş adımlarla kürsüye doğru yürüdü. Boğazını temizledi:
“Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. Benim derdim çocuklarımla. O kadar yetiştirdik ettik bu gün bayramın üçüncü günü ziyaretime gelmediler. Telefonla el gibi bayramımı kutlayıp görevlerini yapmış oldular. Hâlbuki ben onları, torunlarımı kucaklayıp kokularını hissetmeye hasrettim. Telefonla insan kokularını alamıyor.” derken sesi titredi. Gözleri doldu ve “daha fazla konuşamayacağım” dedi ve boğazında ki oluşan düğümle yerine geçti oturdu. Onu alkışlamadılar. Garson boşları toplarken:
“Sabiha abla buyur kürsü senin.” dedi. Sabiha kıpırdandı. Ayağa kalkmadan;
“Ben kürsüye çıkınca heyecanlanıyorum. Buradan konuşacağım. Kürsüde kendimi sözlüye çıkmış öğrenci gibi hissederim hep. Değerli dostlarım, benim derdim küçük ama kafamı çok kurcalıyor. Gülmemenizi rica ediyorum. Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Adı Gülsüm. Onunla sık sık buluşur dertleşirdik. Yıllara dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Ben onun, o benim her şeyimizi bilirdik. Geçen ay uzaktan tanıdığım bir kadın:
“Sabiha abla kocanı başka bir kadınla yakalamışlar, doğru mu?” diye sormasın mı? Beynimden vurulmuşa döndüm. Bu talihsiz olayı ben, Gülsüm, kocam ve yakalanan kadından başka bilen yoktu. Yuvamı yıkmamak için bağrıma taş basıp ayrılmadım. Unutmaya bıraktım. Gülsüm’ü ilk gördüğümde
“Kız Gülsüm bizim sırrımızı gelene geçen neden anlattın? Geçen dedikodu sever bir kadın:
“Sabiha abla kocanı başka bir kadınla yakalamışlar, doğru mu?” diye sordu. Kimden duyduğunu sorduğumda senden duyduğunu söyledi. Kız şıllık ben, senin kızının bir oğlanla yurt dışına gezmeye gittiğini orada yemediği nane kalmadığını, dönüşte de oğlanla kavga edip ayrıldıklarını, namuslu bir kızmış gibi evde dünürcü beklediğini kimseye anlattım mı da sen benim sırrımı el âleme anlatıyorsun?” dedim ve “bir daha görüşmeyelim” diyerek yanından ayrıldım. Şimdi işim gücüm onun kızının yediği naneleri anlatıp evde bırakmak bitliyi. Hala sinirim geçmiyor. Bakın elim ayağım titriyor. Böyle arkadaş düşman başınadır. Siz siz olun kimselere sırrınızı anlatmayın.” dedi ve kırmızı rujlu dudaklarını kapattı. Garson:
“Evet arkadaşlar bu günkü dert alma programımız sona erdi. Haftaya aynı saatte buluşmak üzere oyun oynamaya geçebilirsiniz.” dedi ve isteyen masalara okey tahtaları, tavlalar, iskambil kâğıtları dağıttı.
Kahvehane sakinleri yarı kadın yarı erkekti ve çeşitli yaş gruplarından oluşuyordu. Elbette çok şaşırdım. Kim şaşırmaz ki? Türkiye’de tek olmalı bu kahve. Yaşlı garson önümdeki boş bardağı almaya gelince kolundan tutup oturmasını söyledim.
“Ben dert dinlemiyorum. Derdin varsa haftaya saat on beşte gel anlat. Benim işim var. Şimdi seni dinleyemem.” dedi. Kolunu bırakmadım:
“Benim anlatacak derdim yok da merakım var. Merakımı gidermezsen benim de bir derdim olacak. Lütfen otur kısaca bu kahvede neler olduğunu anlat.” dedim. Baktı kurtuluş yok. Sandalyeye ilişti:
“Bak meraklı arkadaş; ben gazetecilikten emekliyim. Emekli maaşıyla geçinemeyince bu kahveyi bir arkadaştan devraldım. Bir yıl sonunda müşterilerle kanka olduk. Müşteriler senin gibi kolumdan tutup dertlerini anlatmak istiyorlardı. Onları mı dinleyeyim, çay kahve mi dağıtayım derken bu fikir geldi aklıma. Salı günleri saat 15.00’te bir saat dert anlatama günü koymaya karar verdim. Konuyu onlara açtığımda çok beğendiler. O saatte oyun oynanmaz, dert anlatma kürsüsü ortaya gelir. Anlatmak isteyen anlatır derdini rahatlar. Ayrıca yan taraftaki şu kapının arkasında ayrı bölümde de müzik aletleri vardır. O da ayrıca onlara iyi gelir. Orada konuşulmaz. Çalmayı bilen gider çalgı çalar, şarkı türkü söyler. Böylece terapi almış gibi olurlar. Sonra oyunlarına dönerler. İşte kısaca olan biten bundan ibarettir. Sen de haftaya gel bir derdin varsa anlat rahatla. Çay getireyim mi?
“Öyle büyük bir derdim yok. Olsa da tanımadığım insanlara anlatmam. Sonra Sabiha ablaya dönerim.”
“Sen bilirsin. Öneri var üstelemek yok. Sizi görünce aklıma geldi; yan tarafı işletecek birine gereksinimim var. İki yere birden yetişemiyorum. Zayıf oluşundan, suratının asık, daima ciddi duruşundan anladım geçim sıkıntısı çekiyorsun. Emekli olmalısın. Gel öbür tarafı da sen işlet. Asgari ücret veririm. Öbür getireceğim çayı bitirene kadar düşün, kararını bana bildir.” dedi ve kalktı.
Bu ne hız? Beni çabucak çözmesi de zeki ve deneyimli biri olduğunu gösteriyor. Verdiği süre de çok az. Yanlış karar verme olasılığım da çok yüksek. Boş bardağı almaya geldiğinde içe göçmüş karnımı şişirdim, erkek hindi gibi kabardım, yüzüme aylığı çok emekli görüntüsü vermek için gülümsedim;
“Önerinize çok teşekkür ederim. Kabul edemeyeceğim. Tembel tembel gezmeyi, özgürlüğü severim.” dedim.
“Tembel ve beş parasız özgürlüğün sana hayırlı uğurlu olsun. Aylığı artırmak için söylüyorsan bir kuruş fazla vermem. Sen bilirsin” dedi boş bardağı havada kapıyormuş gibi hızla aldı gitti.
Sık sık derler ya “vatandaş iş beğenmiyor” diye gerçekten doğruymuş.
ahmet.kocak16@hotmail.com

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

GELECEĞİN TENİSÇİLERİ SARIKAYA’DAN ÇIKACAK

Sarıkaya Belediye Başkanı Osman Gözan spora ve sporcuya verdiği değerle ilçemizde tanınıyor. Sarıkaya Belediyesi kültürel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.