Yıllar önce aynı okulda görev yapıp bağımı koparmadığım arkadaşlarımdan Mümtaz Bey’le bir kahvede buluşup söyleşmek istedim. Kahveye girdim arkadaşım gelmemiş. Bir çay söyleyip içerideki emekli olduklarını tahmin ettiğim insanları izledim. Son günlerde emekli aylıklarının alım gücü düşünce TV haberleri, sosyal medya, siyasetin gündemi hep bu haberlerle dolu. Ekonomik durumu iyiyken, asgari ücretten fazla aylığı olan, yoksulun halini hiç umursamayan emeklilerden bazıları, yoksullaşınca feryat etmeye başladılar. Bu feryatları tüm yoksullar için olsaydı anlayabilirdim. Kendilerine dokununca sızlanmaları bir işe yaramaz.
Yaşı benden büyük arkadaşımı beklerken yaşlılığı düşündüm. Yaşlılık kapıya konacak şey değil, derdi eskiler. Büyük ailelerde yaşlılık günleri aileden kopmadan yaşanırdı ve pek sorun olmazdı. Günümüz çekirdek ailelerinde yaşlı ebeveynler baya bir sorun yaşatmaya başladılar.
Yaşlanan insanlar evlatlarına sorun oluyor. Hele de geçmeyen bir rahatsızlığı varsa daha da kötü oluyor. Anne ve babasını huzur evine bırakan evlatlar kınanır; bir anne, “baba on çocuğuna bakar, on evlat onlara bakamaz” denir. Gerçekten de öyledir. Derken Mümtaz Bey geldi. Hoş beş sırasında bir çay da ona geldi. Birlikte çaylarımızı yudumlarken:
-Nasılsınız sayın öğretmenim? Nasıl geçiyor emeklilik ve yaşlılık günleri? diye sordum.
-Valla Ahmet Bey çok güzel geçiyor. Bir sorunum yok.
-Çok güzel! Emekliler aylıklarının alım gücünün düştüğünü, geçinemediklerini söylüyorlar.
-Doğrudur. Ben sorun yaşamıyorum.
-Sizin aylığınıza bizden fazla mı zam yaptılar yoksa? Biliyorum bu hükümete destek oluyorsun. Belki size bir güzellik yapmışlardır.
-Şaka yapıyorsunuz. Ben hiçbir zaman bu hükümete de, sağcı hiçbir hükümete de destek olmadım. Biliyorsun.
-Yaşamınızdan neden memnunsunuz anlayamadım. Bu koşullarda memnun olmamanız gerekli.
-Huzur evine taşındım. Ondan olabilir.
-Ne! Huzur evi mi? Eli ekmekli iki pırıl pırıl evladınız, bahçeli dört katlı eviniz var. Eliniz ayağınız da tutuyor. Huzur evi de nereden çıktı?
– Anlatayım; biliyorsun hanımı on yıl önce kaybettim. Siz de cenazesine katılmıştınız. Eşim ev hanımı olduğu için ev işleriyle hiç ilgim olmadı. Evde yalnız kaldım. Yemek çok sorun oluyordu. Yaptığımı yiyemiyor, sık sık lokantalara gidiyordum. Sızlanınca çocuklar evlerinde kalmamı istediler, gittim. Onlardayken ben de onlar da diken üstündeymiş gibi huzursuzluk yaşıyorduk. Saygıları bile beni rahatsız ediyordu.
Gecenin bir yarısı uyanıp, evde dolanıp dururken, su içerken, kahvaltı hazırlarken ister istemez ses çıkarıyor, onları da uyandırıyordum. Bir iki gün zor dayanıyor tekrar eve dönüyordum.
Aklım başımda, elim ayağım tutarken devlet ve özel sektör yaşlı bakım evlerini araştırdım. Görüşmeler yaptım. Sigara, içki, kumar gibi kötü alışkanlığı olanları kabul etmiyorlarmış. Ben de bunların hiç biri yoktur. Özel bir bakımevi yetkilisi, maaşımın yarısını verirsem; içinde tuvaleti ve banyosu olan, otel odası gibi bir odada tek başıma kalabileceğimi söyledi. Yemeği ister yemekhanede, ister odamda yiyebilecektim. Bakımevinin doktoruna muayene olacak, diyetisyenin önereceği yemeklerden istediğimi yiyebilecektim. Biliyorsunuz hastanelerden randevu alıp muayene olmak çok zor. Hoşuma gitti. Aylığımın kalan yarsı gezmek, yeni giysiler almak, dostlarımla buluşup çay kahve içmek için yeterliydi.
Çocuklarıma bu konuyu açtım. Kabul etmediler. Onları ikna ettim. Evde kiracılar vardı ve sık sık sorun çıkarıyorlardı. Bana ağırlık veren her şeyden kurtulmak istiyordum. Evi sattım. Parasını oğlanla iki kıza paylaştırdım. Birikimlerini de ekleyerek birer daire alıp kiradan kurtuldular.
Şimdi huzurevinde kalıyorum. Yemeğimi yemekhanede yiyor, odamda duşumu alıyorum. Yemek, bulaşık, çamaşır, alış veriş derdim kalmadı. İki laf edecek insan arama derdim de kalmadı. Çok rahatım.
-Avrupa ülkelerinde de yaşlı bakım evleri yaygınmış diye okumuştum. Huzurevlerinde yaşlı insanlara kötü davranıldığını biliyorum. O nedenle kimse iyice düşkün hale gelmeden huzurevlerinde kalmak istemiyor. Ayrıca talep çok olduğu için devlet huzurevlerinde kalmak da bir hayli zor diye biliyorum. Siz anlattıktan sonra o kadar kötü olmadıklarını düşündüm.
-Hükümet ha bire yüksekokul açıp duruyor. Gençler okulları bitirip işsiz kalıyorlar. Onun yerine yaşlı bakım evlerini çoğaltsa; emekli aylıklarının yarısını veya tamamını alarak onlara bakım yapsa, hem gençlere de iş sahası açılmış olur. Bazı yaşlılar yaşadığı çevreden kopmamak için il merkezlerinde olan huzur evlerine gitmek istemiyor. İlçelere de açılabilir. Bu konuda çok gereksinim var.
– Rahat olmanıza sevindim. Mümtaz hocam sizi dinleyince, bir gün de sizi huzur bulduğunuz yaşlı bakım evinde ziyaret etmek, izlenimlerimi yazmak isterim. Yetkililerle görüşür, bana bildirirseniz mutlu olurum.
– Ben de sizi yeni yuvamda ağırlamaktan mutlu olurum. Başka bir arkadaşla buluşmak için sözleşmiştik. İzin istesem ayıp etmiş olmam değil mi Ahmet Bey.
-Bakıyorum da çok sosyalsiniz. Sizi gördüğüme çok sevindim en kısa sürede görüşmek dileğiyle hoşça kalın değerli öğretmenim.
-Hoşça kalın!
ahmet.kocak16@hotmail.com
