Geçtiğimiz Kasım ayında yine şiddetli bir lodos esti. Lodos eserken gürültü, patırtı, kırılan, dökülen şeylerin yerlere düşme sesleri bol olur. O günlerde gürültülere pek aldırış edilmez, lodostandır der geçeriz. Hava ısınır, kombiler kapatılır. Hırsızlara da gün doğar tabii…
Gece yarısı şangırtılar oldu. Perdeyi aralayıp baktım anormal bir durum yoktu. Herhalde komşudan gelmiştir diye düşünerek yattım uyudum. Sabah lodos devam ederken evin etrafını kolaçan ettim; yerlerde çatı kaplaması ondulin kırıkları, ağaç dalları, bolca da yaprak vardı. Lodos sanki sokakları süpürüp evimin bahçesine boşaltmıştı. Kapıyı açınca içeri çöp doldu. Onları temizledim. Lodos yılda dört beş kez eser, iş çıkarır.
Karşı komşu lodos arkasından yağmur yağacağını bildiğinden bir işçi bulup, Lodosun attığı ondulinleri yerine monte ettiriyordu bin bir zorlukla.
İleride biri iki katlı bir ev aldı ve üzerine kaçak bir çatı katı yaptı. Kaba inşaatın üzerini çelik çatı ile kapatmıştı. Geceden esen şiddetli lodos adamın sonradan yaptırdığı her şeyi uçurmuş, bahçesine ve etrafa saçmış, evi eski haline getirmişti. Beterin beteri var.
Çocukluğumuz yanık ekmek yersen, yere bakarak yürürsen para bulursun tembihleriyle geçtiğinden yukarı bakıp çatı oluğunun durumunu göremedim tabi. Lodostan sonra yağmur başlayınca; komşunun çatısından kopan parçanın evimin çatı oluğuna orta yerinden çarpıp eğdiğini, işlevini yitirttiğini gördüm. Çatıdan aşağı çeşme gibi su akıyordu. Yağmur dinince çatıya çıkıp eğilen yeri düzelttim. Birleşme yeri ayrılan bölüme de silikon sürdüm. Bir ay sonra su sızmaya devam edince yeni oluk taktırmaya karar verdim.
Bir usta geldi beş yüz liraya mal olacağını söyledi. Pahalı geldi yaptırmadım. İki ay sonra başka bir usta getirdim bin lira istedi yine yaptırmadım. Bir ay sonra çağırdığım başka usta bin beş yüz istedi. Gittikçe artıyor. Daha da geç kalırsam oluk parası evin fiyatını geçecek diye telaşlandım yaptırmaya karar verdim.
Saat onda usta bir kamyonet getirmiş. Kamyonet kasasındaki motorlu bir makineyle geldi, “ne renk istersin abi?” dedi. Şu lükse bakın? “Beyaz olsun” dedim, boyalı sac oluğu büküp terk parça çıkardı makine.
Usta Orhaneli ilçesindenmiş. Meslek lisesi mezunu oğlu ile işe koyuldular.
Çalışan ustaları, kepçeleri bile izlemeye bayılırım. Biz Türkler hep böyleymişiz. Kendi ustalarımı izlemez miyim? Öndeki kiremitleri kaldıran Ekrem Usta: “Başka bir yerde bir işim daha vardı. Senin işi bir arkadaşa havale etmek istedim. Benden kaç lira istese beğenirsin? Tam iki bin lira istedi iyi mi?” dedi. İşi ucuza yaptırmanın sevinci içinde, “verseydin adama. Adam yapardı sen de havadan beş yüz lira kazanırdın.” dedim. Göz bebekleri bir daire çizip üzerimde sabitlendi. “Olur muydu? “ diye sordu. “Neden olmasın. Senin için kârlı, güzel bir iş olurdu” dedim. Karışmış kafasını oğluna çevirerek; “versek miydi Emre?” diye sorunca adamın biraz safça olduğunu düşündüm.
Emre: “Baba hükümet on yıl vadeli iki milyon lira ev kredisi veriyormuş alsak da kiradan kurtulsak.” dedi. Babası: “Alalım oğlum alalım” Ben araya girdim: “kredi alırsanız aylık otuz bin liraya yakın geri ödemesi varmış. Ekrem Usta sen ayda otuz bin lira ödeyebilir misin?” dedim. “Nerede o kadar para? En iyi iş yaptığım ayda beş bin lira kazanırım.”
“Ödeyemeyeceğin krediyi neden alalım dedin?”
“Ne kadar kazanırsak o kadar öderiz.”
“Madem öyle on milyon lira kredi de çek bir ufak uçak al Ekrem Usta.”
“Uçak mı?”
“Uçağı ne yapacağım. Daha bir arabam yokken?”
“Uçağı kiralarsın kendi taksitini öder.”
“Emre sen uçak sürebilir misin?” diye sorunca uçak alma fikrinin aklına yattığını anladım. “Fakir, neden fakirdir; harcamasını bilmediği için” diye geçti aklımdan.
Emre: “Krediyi çekelim bir buçuk milyon liraya bir daire alalım. Kalan beş yüz bin lirasını bankaya yatıralım. Hesapladım aylık sekiz bin lira faiz getiriyor. O yetmez. Döviz alsak otuz beş bin dolar eder. Ayda bir lira kazansa taksitleri öder, bize de beş bin lira kalır.” dedi. Ne de olsa okumuş çocuk.
Çocuğu dinleyince bankadan kredi çekip daire alıp kiraya vermeyi düşündüm. Benden para çıkmayacak kendi kendini ödeyecekti. Her dinlediğim insan benim ufkumu genişletir. Hem çatı oluğu yenilendi hem ticari yeteneğim gelişti.
Ahmet.kocak16@hotmail.com
EtiketlerManşet
Ayrıca bakın
İKİ ÖĞRETMEN
Kemalettin Bey sitenin cümle kapısından çıktı. Soğuktan korumaya aldığı ellerini on yıllık solmuş kabanının ceplerine …