Pilli oyuncaklar tekdüzedirler. Düğmesine bastığınızda hep aynı sesleri çıkarırlar. O sesi ne zaman canınız çekse bir düğmeye basmanız yeterlidir. Pilleri bitince susarlar. İnsanoğlu içinde de tekdüze olanlar vardır tıpkı pilli oyuncaklar gibi.
Ayhan Beyi pilli oyuncaklara benzetirim. İlginç bir adamdır. Ne zaman karşılaşsam;
“Ne günlerdi değil mi Ayhan Bey?” diye bir soru sorarım. Tıpkı pilli oyuncaklar gibidir. Aynı jest ve mimiklerle aynı yaşanmışlığı anlatmaya başlar:
“Ya Ahmet Bey ne günlerdi. Bir tekstil fabrikasının boyahanesinde zehirli buhar içinde maskesiz çalıştım yıllarca. Arkadaşları örgütledim. Sendikaya üye yaptım. İşçilerden yarıdan fazlası üye olunca sendika beni iş yerinin başkanı yaptı. Grevler yaptık. Bazen grevlerimiz aylarca sürdü. Aylık alamaz olduk. İmeceyle, yardımlaşmayla o zorlukların üstesinden gelirdik. Fazla ileri gittiğim zamanlar da oldu tabi. Birkaç kez içeri girip çıktım. İşimi kaybetmedim. Eskiden işçiyi işten çıkarmak her patronun harcı değildi. Ankara’da hâkimler vardı hakkımızı teslim eden.
Grevlerle aylıklarımız artınca bir kooperatife girdim. Aslında oraya ödediğim parayla iki daire alabilirdim. Bir kendime, bir de istemeden yönetime daire almış oldum. Bilemedim işte. Benim zorluklar içinde kazandığım paradan çalarak daire sahibi oldu adamlar. Sendikacılık burada bir işe yaramıyordu. Neyse daireye taşınıp kira ödemeyince ekonomik olarak güçlendim. Kırk yıldır aynı dairede yaşıyorum.”
Canım ne zaman isterse “Ne günlerdi değil mi Ayhan Bey” der onu dinlerim
Parkta oturuyor. Yanında iki kişi daha var. Yanlarına gittim sessizce karşıdaki banka oturup dinledim;
“…Benim zorluklar içinde kazandığım paradan çalarak daire sahibi oldu adamlar. Sendikacılık burada bir işe yaramıyordu. Neyse daireye taşınıp kira ödemeyince ekonomik olarak güçlendim. Kırk yıldır aynı dairede yaşıyorum.” sonuna rastlamıştım bu kez. Başını da biliyordum nasıl olsa dert etmedim.
Yanında oturan uzun boylu emekli adam:
“Ayhan, ben aldığım emekli aylığıyla geçinemiyorum. Sen geçinebiliyor musun?”
“Vallahi inan bilmiyorum. Kartı hanıma verdim. O çekip harcıyor. Bana da bir şey söylemiyor.”
“Sızlanmadığına göre bir sorun yok demek ki.”
“Öyle. Bir tekstil fabrikasının boyahanesinde zehirli buhar içinde çalıştım yıllarca. Arkadaşları örgütledim…” diğer dayanıksız emekli adam sözünü kesti:
“Ayhan az önce anlattın ya!”
“Neyi?”
“Sendikacılık günlerini.”
“Anlattım mı?”
“Evet.”
“Çok kabasın be birader. Sen fabrikada da çok çıkıntılık yapardın. Grevlere katılmaz, bizim elde ettiğimiz haklardan beleşten faydalanırdın. Bir daha dinlesen ölür müsün?”
“Ben gidiyorum. Sana uyamam. Hadi bana eyvallah.”
“İşine gelmedi değil mi? Tabi kaçarsın. Eskiden de kaçardın .” dedi. Diğeri de kalkınca yalnız kaldı. Bir süre uzun yıllar işçi olarak çalışan, vücudunun şakulü kaymış, yıpranmış Ayhan’ı izledim. Benim ve öğrencilerimin giydiği giysilere renk verirken kendi rengini yitirmişti. Önüne bakıyor, sadece caddeden geçen arabaların sesine doğru yüzünü döndürüyordu. İki bacağının arasında tuttuğu beyaz bastonunu dikleştirdi. Dakikalardır karşısında oturduğum halde beni görememişti. Çünkü gözlerini yitireli birkaç yıl oluyordu.
Evine doğru yöneldi. Bastonuna zemini yoklatarak adımlarına uygun yer bulduktan sonra adım atıyordu. Caddeden karşıya geçmek için kaldırımdan aşağı inince yanına gittim.
“Merhaba Ayhan Bey birlikte karşıya geçelim. “ dedim.
“O Ahmet Bey siz misiniz?”
“Evet. Nasılsınız?
“Teşekkür ederim. Ya Ahmet Bey ne günlerdi. Bir tekstil fabrikasının boyahanesinde zehirli buhar içinde çalıştım yıllarca. Arkadaşları örgütledim. Sendikaya üye yaptım. İşçilerden yarıdan fazlası üye olunca sendika beni iş yerinin başkanı yaptı. Grevler yaptık….” diye devam etti.
Karşıya geçirdim. Sözleri bittikten sonra bir süre konuşmadan yürüdük. Oturduğu apartmanın önüne gelince sola doğru çevirdi beyaz bastonunu. Yoklayarak bahçe kapısını buldu.
“Çok teşekkür ederim. Bundan sonrasını ben hallederim. Size iyi günler dilerim. Tekrar görüştüğümüzde sendika günlerimi anlatırım. Hoşça kal!” dedi ve kırk yılın alışkanlığı ile hiç zorlanmadan dış kapıyı anahtarla açıp içeri girdi.
ahmet.kocak16@hotmail.com
