Anasayfa / Güncel / OLMAZ, OLMAZ
DEME…

OLMAZ, OLMAZ
DEME…

“Bir kızın doğacak, senin gibi sınıf öğretmeni olacak…”
Erzurum İli, Tekman İlçesine yirmi km uzaklıkta olan köye 1983-1984 öğretim yılında rotasyonla atandım. Taştan yapılmış, iki derslikli okulu ve öğretmen lojmanı olan bir köy okuluydu. Dört bekâr öğretmen lojmanda kalmıştık.
Kışın yollar altı ay kapalı olacağı için bolca yiyecek depoladık kiler olarak kullanacağımız küçük odaya. Köyü bırakalım İlçenin bile yolu kapanıyordu. Çetin geçecek kış boyu tezekle ısınacaktık. Her çocuk sabah kolunun altına bir tezek koyup okula geliyordu. Köyden bir galak (yörede, dışarı istiflenen tezek yığınına verilen yöresel ad) tezek aldık. Onları da odanın birine doldurduk. Odanın kapısını kapalı tutacak; buzluk gibi soğuk olacağı için kokusu bizi rahatsız etmeyecekti.
Diğer üç arkadaş elektriği, sosyal yaşamı olan batı illerinden gelmişlerdi. Ben ise köyüme elektrik geldiği yıl atanmış, elektriğin nimetlerinden faydalanamamıştım. İlk görev yerimde de ikincisinde de elektrik yoktu. Tabi ki ben de sıkılıyordum ama diğerleri kadar değil. Birden bire altı aylık hapis cezasına çarptırılmış gibi moralleri sıfıra düşmüştü. Onları teselli edip, derslere girmeye isteklendirmek da bana düşmüştü. “Buradayız, bu zorluğu yaşıyoruz; hiç olmazsa çocuklara faydamız olsun. Derslere düzenli olarak girelim. Hem vakit geçer.” derdim de pek de işe yaramazdı. En fazla da okul müdürlüğüne bakan arkadaş yıkılmış gözüküyordu. Böyle bir yere atanmakla haksızlığa uğradığını düşünür, bir türlü derslere girmek istemezdi. Böylesine bir mahrumiyet içindeydik.
Üç ay çalışmanın ardından beni, öğretmeni olmayan, yakında olan Çayırdağı Köyü’ne görevlendirdiler. Malımızı bölüştük. Kilerdeki yiyeceklerin dörtte birini, tezek hissemin parasını aldım. Bir kağnıya yükleyip yeni köyüme göçtüm.
Yeni köyümde yeni bir düzen kurdum. Okulu ve lojmanı olmayan köyde, Muhtarlık tartışması nedeniyle ölümlü kavga çıkmış, köyün yarısı göç etmek zorunda kalmıştı. Göç nedeniyle çok boş ev olan köyde en kenardaki bir evi lojman, yakınında çeşme ve tuvalet olan ortadaki bir evi de okul yaptım. Kolları sıvayıp; sakal tıraşı olan erkek ve yetişkin kız öğrencilerden oluşan sınıfımı (beş yıldır köye öğretmen gelmemiş.) okutmaya başladım. Bir yıl sonra tayinim çıktı ve o köyden ayrıldım. (Ayrıntıları ‘Samanlıktaki İğne’ adlı anı romanımda anlattım.) …
Kızım lise son sınıftayken üniversiteye hazırlık için akşamları dershaneye gitti. Üniversite sınavına girdi ve puanı geldi. Tercih yapmadan önce dershanedeki rehber öğretmeni ile görüştüm,
“Sınıf öğretmenliği istiyor kızım” dedim. Puana baktı; “bu puanla giremez.” dedi. (“bir yıl daha dershaneye gitsin” demek istedi herhalde) Son gün kızımla birlikte tercih yaptık.
Bir yıl önce ilkokullar dört yıla indirilmiş, sınıf öğretmenliği fazlalığı oluşmuştu. Uzunca bir süre yeni atama olmayacağı için puanların düşeceğini düşündüm. Tüm tercihleri sınıf öğretmenliği olarak yaptık. Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması, “ya tutarsa?” demesi gibi, biz de “ya tutarsa?” deyip beklemeye başladık.
Bir gece yarısı kızım sevinç içinde beni uyandırdı;
“Kazanmışım baba! Hem de Çanakkale Eğitim Fakültesini!” dedi.
Uyku sersemliği ile birkaç saniye neler olduğunu anlayamadım. Aklım başıma gelince bilgisayar ekranına baktım, gerçekten kazanmıştı.
Çanakkale’ye gitti. Dört yıl çok sıkı bir eğitimden geçti. Kızım ilkokulda öğrencimdi. Bayramlar için flüt korosu kurmuştum o da içlerindeydi. Saz, gitar, org, piyano ve iyi derecede ıslık çalmayı bilirim ama flüt çalmayı bilmem. Korodaki öğrencilerim şarkı ve türküleri çalmayı kendi kendilerine öğrendiler ve benim bir flüt korom olmuştu zarsız zahmetsiz. Müzik dersinden flüt çalmayı bildiği için kolayca geçti.
Son sınıfta KPSS sınavına girdi atanamadı. İlk yıl dershaneye gitti yine atanamadı. Eve kapanıp, kendi kendine sınava çalışmaya devam ederken ücretli öğretmenliğe başvurmasını istedim. Yaşlı, emekli insanlar boş kalabilir sıkıntı olmaz; oturur anılarını düşünür, benim gibi anılarını yazar, anılarını anlatır(dinleyen birini bulursa), kahveye gider, parka gider, mutlu mesut yaşayabilirler. Gençler öyle değildir; onlar enerji doludur, delikanlıdır mutlaka çalışmalıdırlar.
Bursa’nın en iyi ilkokullarından birine ücretli öğretmen olarak atandı. Üçüncü sınıfları okutmaya başladı. Öğretmenleri üç ay raporlu imiş. İlk gün geldi;
“Nasıl geçti kızım?” diye sordum.
“Çok yoruldum baba. Sınıf çok yaramaz. Şımartılmışa benziyor.” dedi. Okuldan her eve gelişinde yorgunluktan uyuya kaldı. Bir süre sonra sesi kısıldı. Asıl öğretmeni gelince sınıfı ona teslim etti.
Tatilde dinlendi. Kendine geldi. İlçelerde istek kaydı olduğundan bu sefer kenar bir mahallenin birinci sınıfında çalışma önerisi geldi. Deneyim olsun diye o okula korka korka gitti. Birinci sınıflar öyle akıllı, uslu duran çocuklarmış ki yeniden mesleğini sevmesini sağladılar.
Ücretli çalıştığı sene yine atanamadı. Özel okullar sene başında asgari ücretten biraz fazla aylık verir. Ocak zammında asgari ücret artınca ikinci yarıyılı asgari ücretli olarak çalışırlar.
Sonraki yıl yine atanamayınca; kendisi gibi sınıf öğretmeni olan eşinin çalıştığı bir özel okulda göreve başladı. Sabahtan akşama kadar öğretmenliğin yanında çocuklara dadılık; yemeğe, yüzme havuzuna, spor salonuna, İngilizce sınıfına götür getir derken çok çok zor koşullarda çalışıyorlar.
Bu yıl yedi bin küsur sınıf öğretmen alınınca mülakata girmeye hak kazandı. Mülakatta başarılı olunca tercih yapmaya geldi sıra. O yoğun çalıştığı için yedi binin üzerinde okul üzerinde iki gün eve kapanıp çalışmaya başladım.
Kızım ve damadım da boş zamanlarında tercih için çalıştılar. Üçümüz birlikte tercih yaptık. Tercih yaptığım kırk okula atamam yapılmazsa devletin göndereceği her yere giderim anlamına gelen kırk biri de açtırdı. Heyecanla beklemeye başladık.
Yedinci tercihi olan benim görev yaptığım Tekman’ın köyüne atandı. İşin tuhafı, yedinciden sonra gelen hiçbir okula puanı tutmuyordu.
“ Bir kızın doğacak, sınıf öğretmeni olacak, senin kırk yıl önce çalıştığın köye atanacak ve sen çok mutlu olacaksın.” deseler inanmazdım. Atalar boşuna; “Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz” dememişler…
Ahmet.kocak16@hotmail.com

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

BAŞKAN ÖCAL KUPAYI SARIKAYA ADINA ALDI

Sarıkaya Belediye Spor şampiyon olduktan sonra geçen hafta kupayı aldı. Şampiyonluk kupası sonrası heyecanlı anlar …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.