Anasayfa / Güncel / PROF.DR. MUSTAFA GÜREL (Akçakışla)

PROF.DR. MUSTAFA GÜREL (Akçakışla)

Mustafa Gürel ile üç yıldır Facebook’tan arkadaşız. Harflerle konuştuk. “Mustafa Topaloğlu’nu Ziyaret” yazı dizimde belirttiğim gibi yüz yüze tanışmamız Oğulcuk Köyü’ne giderken oldu. Arabada giderken Mustafa Bey: “Eskiden Kayseri’de Sarıkaya ve civarına ‘söylemez’ derlermiş. At, koyun vs. çalmak isteyenlere; “Söylemeze git” derlermiş “Onların bir şeyleri çalınırsa söylemezler” diye devam ederlermiş (Burada sözü edilen Söylemez Köyü değil, bizim civara verilen bir admış). Ahmet Bey, sizin makalelerinizi, kitaplarınızı okuyunca; “Söylemezin çocukları söylemeye başlamış” diye düşündüm” dedi ve beni çok mutlu etti. Teşekkür ediyorum.
1943 yılında Yozgat Akdağmadeni Akçakışla köyünde doğan Mustafa Bey benden çok önce söylemeye başlamış. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan hemşerimiz, Mikrobiyoloji dalında doktorasını tamamlamış, Hıfzıssıhha Enstitüsünde laboratuvar şefi, mikrobiyoloji dalında öğretim görevlisi, 1988’de profesör olmuş. Adnan Menderes Üniversitesi rektörlüğüne seçilmiş, 1995-2002 yılları arasında rektör olarak görev yapmış. Benimle aynı yıl (2006) emekliye ayrılmış. Dalında yüzden fazla kitap bölümü ve makaleleri yayımlanmış.
Yozgat ve ilçelerini tanıtmak için ilçeleri gezmeye, yazmaya başladım. Bursa’daki yerel gazetelerde olan köşemde yayımlanmaya başlandı. Akdağmadeni ilçemize giderken Akçakışla Köyü’nde mola verdim. Hocamın telefonu yoktu. Davetsiz misafiri oldum. Baba evinin önünde oturan amcaoğlu içeri ünledi; “Mustafa amca misafirin var” Mustafa Bey dışarı çıktı. Bana doğru baktı tanıyamadı. “Günaydın hocam. Ben Ahmet Koçak” deyince yüzünde bir gülümsemeyle memnuniyet ifadesi oluştu. İçeri davet etti. Baş başa kahvelerimizi içerken söyleştik.
Dört şiir kitabıyla, “Akçakışla” adlı kitabını imzalayıp hediye etti. Teşekkür ettim. Kitaplarını imzalarken; “Değerli dost…”,”Değerli kardeşim…”, “mutlu yaşamlar”,”… bol yazılar dilerim” gibi güzel sözler yazmış. Benim için ne büyük onur…
Akçakışla kitabında köyünün tarihçesini yazmış, 1530 yılarından kalma Bozok Yaylası yerleşim yerleri haritasını da koymuş kitabına. Haritada köyümü görünce ilgimi çekti. O tarihte var olan köyler: Ilusu, Arpalık, Kaya-pınar, Çokum-ağıl (Çokumeşme olmalı), Toprak-pınar, Kerpiççik, Burun-kışla, Saru-kaya(Yukarı Sarıkaya), Baba-yağmur, Boyalık, Tuzlacuk, Hozman (Bu köyümüz adını Alişar Höyüğü kazısını yapan Alman arkeoloğun soyadından aldığı söylentisi haritaya göre doğru değilmiş) Çal-ağıl (Küçükçalağıl), Parmaksız, Kara-Yakublu, Çıkrıkçı, Kaşuklu-oyuk (Çıkrıkçı-Ilısu arasındaki bu köyü bilemedim), Kara-kuyu, Alem-Bey- kışlası, Koçak, Ürneç-kışlası, Ağca-kışla, Akca-kışla, Ramazanlu, Yahya-sarayı, Emir-bey- kışlası idi. Günümüzde bazıları başka ilçelere bağlı köyler o tarihlerde bunlarmış haritaya göre.
Akçakışla kitabından;
*Akçakışla’dan Pazarören Köy Enstitüsü’ne ilk gidenlerin; İsmail Çağlar, Mustafa Ünal, Hamdi Erdemir, Hüseyin Gökdeniz olduğunu öğreniyoruz kitaptan. Hüseyin Gökdeniz’in(1943-44) arkadaşlarıyla birinci yılın sonunda tatil için yayan yapıldak köye dönüşü çok çarpıcı şeklide anlatılmış. O yıllardaki yokluk çok güzel anlatılmış. O kadar yolu aç biilaç kat ederler. Geçtikleri köylerden pek yiyecek alamazlar. Ekmek yapan bir kadın, bir tane sıcak yufka ekmek verir bölüşür yerler o kadar. Ramadanlı Köyü’ne geldiklerinde açlıktan adım atacak dermanları kalmamıştır. Ramadanlı Köyü’nden Pazarören’de okuduğunu bildikleri Ramazan Özbek’in annesinden yiyecek isterler. Ramazan’ın annesi; “siz gidin ben geliyorum” der, bir süre sonra eli kolu dolu olarak gelir. Bir kazan buharı tüten bulgur pilavı, yoğurt, bolca ekmek getirmiştir. Yemeklerini yerken onları izleyen Ramazan’ın annesi ağlamaya başlar; “benim yavrum da aç mıdır sizin gibi? Karnı doyuyor mudur?” der yağmur gibi gözyaşı akıtır. Onlar da başlar hem yiyip hem ağlamaya…
*Çocukluğunda olan yüklü başlık parasının kadınların güvencesi olduğunu yazar ve sebebini; “maddi olarak yıkıma uğrayan koca için karısı değerlidir. Boşaması durumunda tekrar başlık parası vermeye gücü kalmadığından istese de boşayamaz. Başlık parasıyla boşanmama garantisi elde ederlerdi kadınlar” diye de açıklıyor yazarımız başlık parasını. Mustafa hocam, boşanmaların çok arttığı günümüzde başlık parasını geri mi getirsek?
*O devirde Latin harfleriyle modern eğitim verilen mekteplere gavurca mektebi, Arapça ve Kuran eğitimi verilen mekteplere Müslümanca mektebi derlermiş.
*İkinci eş olarak şehirde yaşayan biriyle şehre kaçan bir kız köyüne döndüğünde “Yamyum” diye bir canavar icat eder. Yamyum, insanların yüreklerini söküp yer. Onun besini yürektir. Yalnız kalanlara saldırır daha çok. Tüm köylü inanır ve korkar. Sonradan Yamyum’un asılsız olduğu anlaşılır. Yazarımızın Tokatlı bir mesai arkadaşının; “şuna bak Yamyum gibi adam” dediğini duyunca çok şaşırır; kendi köylerinde söylenen bu sözün başka yörelere de sıçradığını düşünür.
*Bir de Ali Fakı vardır ki köylerinde; gözleri olağanüstü görür, kulakları kimsenin duyamadığı sesleri duyar. Ali Fakı, arkadaşlarıyla Köy Düğmelisi Dağı’nın höyüğüne çıkar. Ali Fakı, Kanak Çukuru’na doğru bakar; “Hasbek’te iki adam harman savuruyor, birisi al, diğeri ak gömlekli” der. Diğerleri bırak gömleği adamları bile seçemezler. Tabi inanmazlar. İki at verir, ikisini gönderir. Dönen adamlar doğru bildiğini söyler…(Kitapta çok konuya yer verilir. Ben birkaç tanesini özet halinde yazdım)
Akçakışla ve Yozgat için çok değerli bir bilim insanını ve kitabını dilim döndüğünce tanıtmaya çalıştım. Mustafa hocam anılarını yazdığını söylemişti. Kitabı çıkınca okumayı çok isterim. Aynı zamanda şiirleri bestelenmiş çok önemli bir şairimiz olduğunu da belirteyim. Değerli Mustafa Gürel hocama selam ve saygılarımla…
Ahmet.kocak16@hotmail.com.

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ UYARDI

Sarıkaya İlçe Emniyet Müdürlüğü önleyici polislik kapsamında evlerde gerçekleştirilmek istenen hırsızlıklara karşı apartman sakinlerini uyarıcı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.