Anasayfa / Köşe Yazarları / BİRAZ DA SİYASET 5 Yazı Dizisi

BİRAZ DA SİYASET 5 Yazı Dizisi

Ahmet bey, her şeye rağmen hayat devam ediyor. Bir aylık sessizlik ve inzivadan sonra ilk bakkaldan ekmek almaya gidişimle evdekilerde bir sevinç bir sevinç ki bir görmeliydin. Sanki ben ana sınıfı çağında bir çocuğum da kendi başıma gidip ekmek alamazmışım gibi; “kızım biliyor musun babam bu gün ekmek almaya gitti.” Kızım: “Yaa! Doğru mu baba? Gerçekten mi sen aldın?” Bir ay sonra ilk kez dışarı çıktım ya her zaman çıkayım da bu buhrandan kurtulayım diye beni teşvik ediyor güya.  Ahmet bey, her şeye rağmen hayat devam ediyor. Bir aylık sessizlik ve inzivadan sonra ilk bakkaldan ekmek almaya gidişimle evdekilerde bir sevinç bir sevinç ki bir görmeliydin. Sanki ben ana sınıfı çağında bir çocuğum da kendi başıma gidip ekmek alamazmışım gibi; “kızım biliyor musun babam bu gün ekmek almaya gitti.” Kızım: “Yaa! Doğru mu baba? Gerçekten mi sen aldın?” Bir ay sonra ilk kez dışarı çıktım ya her zaman çıkayım da bu buhrandan kurtulayım diye beni teşvik ediyor güya. Biliyorsun benim hanımda emekli öğretmen. Kredi borcu için birimizin maaşı geldiği gibi gidiyor. Diğer maaşla evin masraflarına yetişemiyoruz. Gençlikten beri yaşlılığımızda rahat edelim diye yemedik, içmedik, giymedik para biriktirdik. İki daire aldık biliyorsun. Bu siyaset sevdam yüzünden kötü günler geçiriyoruz. Bütün bunların üstüne oğlumu nişanlamıştık. Çocuk geldi otuz beş yaşına. Para yok ki düğününü yapalım. Bu sefer de hanım adına kredi çekmek zorunda kaldık. O para ile düğünü yaptık çok şükür. Çocuk da evlenirken tüm birikimini harcadı. Kız tarafında hiç insaf yok. Harcattılar da harcattılar. Demediler ki bu insanlar bu borçları nasıl ödeyecekler? Zaten de durumları iyi değil. Talihsizlik zinciri bir başladı mı peş peşe gelir. Oğlanı da işten çıkarttılar. Baktım oğlan kirasını ödeyemiyor, onları da bizim eve aldık. “Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmazmış” derler. Ev ev üstüne olmadı. Ne bizim, ne onların dirliğimiz kalmadı. İki maaş da kredilere gidiyor. Oğlanın arada bir bulduğu işlerden aldığı asgari ücret ve benim ücretli olarak aldığım üç kuruşla geçinmeye çalışıyoruz. Yokluktan varlığa geçmek güzeldir de,varlıktan yokluğa düşmek çok zor gelir insana.İşte biz tam da bu evreyi yaşıyoruz. ” diye anlatırken bir yandan da geçen garsona bardağı altı lira olan çay söylemeyi de ihmal etmiyordu. O başından geçenleri anlatırken ben iki bardak, o altı bardak çay içmişti. Nasıl olsa parasını ben ödeyeceğim. Toplam hesap kırk sekiz lira tutuyordu. Ben onu dinleyeceğime o para ile iki kitap alır okurdum ya neyse.Sabah karşılaşmıştık. Saat ikiye kadar kafede onu dinledim. Hesabı ben ödedim. Kalktık yolda da unuttuğu yerleri anlattı. Ben bir cantıkçıya (cantık, Bursa’ya özgü yuvarlak kıymalı pide) gidip karnımızı doyurmayı önerdim. Kabul etti. Birlikte Bursa’nın en ünlü çantıkçısına gidip üçer cantığı ayranla midelere indirdik. Cantık yerken, üzerine çaylarımızı içerken sonuç bölümünü anlatmaya devam etti: “Şimdi üstadım; Dünya üzerinde gelmiş geçmiş, uygulanmış yönetim şekillerini biliyorsun. Sosyalizm çöktü, komünizm hayal. Elimizde kala kala kötünün iyisi demokrasi kaldı. Demokrasi de iyi bir yönetim şekli değil bana göre. Benim seçilirken çektiklerimi anlattım. Seçilenlerin de kıçlarını alıştırdıkları koltuklardan kalmak zorlarına gider. Dolayısıyla seçilen de; yalana, talana, liyakatsiz atamalara, zulme, kandırmacaya devam etmezse o koltuk altından kayar. Doğru uygulamaları bilirler ama uygulayamazlar. Çünkü bir süre sonra seçim vardır. O kadar; ODTÜ; Boğaziçi’nden mezun, zeki insanlar varken bakıyorsunuz, ya lise mezunları ya da kıytırık bir üniversiteden mezun olanlar yönetiyor ülkeyi. Bu durum sence düşündürücü değil mi? Ben bu günlerde yeni bir yönetim şekli bulmaya yoğunlaştım. Bulursam ilk sizinle paylaşırım.” Dedi. Sağ olsun buluşunu benimle paylaşmak istemesinden onur duydum(!)  Dinlemek insanı çok yorar. Ben de yorulmuştum. “ Hasan hocam artık ayrılma vakti geldi. Anlattıklarınızdan çok etkilendim. Çok üzüldüm. Bana çok güzel bir ders vermiş oldunuz teşekkür ediyorum. Eğer ben de emekli olduktan sonra siyasete girmeye heves edersem etrafımda danışmanlık isteyenlere “bakarız” diyeceğim.” dedim. O hiç gülmeden dört saat konuşan adam başladı kahkaha ile gülmeye. “Demek o kadar anlattığımdan aklında“bakarız”mı kaldı ?” deyince ben de kendime güldüm. “Haydi tekrar görüşmek üzere Hasan bey. Bununla geçmiş olsun. Senin canın sağ olsun. İyi günler dilerim.” Derken elimi çekmek istedim bırakmadı,” Ahmet bey senden bir istirhamım olacak. Umarım beni kırmazsın.” Derken ben içimden herhalde danışmanlık görevi talep edecek diye geçirirken, “bu ay üç yüz lira doğalgaz faturası geldi. Ödeyemedim. Yarına kadar ödemezsem kesecekler.” Diye benden para istiyordu kocaman müdürüm. Onun yerine ben utanarak çıkardığım  beş yüz lirayı ceketinin yan cebine koyup ayrıldım. Biraz yürüdükten sonra arkasından baktım. Okul müdürlüğünden tanıdığım o şık giyinen adam rengi solmuş çift yırtmaçlı ceketinin orta kısmını sağa sola sallaya sallaya gittikçe uzaklaşıyordu. Hasan bey’i dinledikten sonra emekli olduktan sonra siyasete girsem bile hiçbir yere aday olmamaya karar verdim. 25.12.2019 Ahmet KOÇAK.

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

RÜZGÂR AİLESİ

Yıl 1970. İlkokulu bitirdiğim yılın yaz tatilinde köyümüze geldim. Babam başka bir köyde memurdu. Köyde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.