Geçenlerde okul arkadaşım Rıfkı Kunt aradı: “Kral Kızı Hamamı yazını okuyunca aklıma Uyuz Hamamı geldi. Uyuz Hamamı’nı kepçe ile kazdıklarında ben de izleyenlerdendim. Kazı devam ettikçe olağan üstü güzellikte bir havuz çıktı ortaya. Asıl Kral Kızı Hamamı orasıdır bana göre. Hamam dikdörtgen şeklinde ve bir kenarı yarım daire şeklindeydi. Kazıyı izleyen herkes gibi ben de gördüklerim karşısında hayretler içinde kaldım. Bu hayret ve hayranlık zamanla yerini endişeye bıraktı; “Ya burayı yetkililer görür de kazıyı devam ettirirse. Çevrede olan binalar ve değerli arsalar elden giderse..” diye düşünceler dile getirilmeye başlandı. Hemen alel acele üzeri kapatılma yoluna gidildi. Asıl orada bir hazine yatıyor.” dedi.
Uyuz Hamamı kazısı, yeni kaplıcalara su alınması ve üzerinin betonla kapatılması ile ilgili Yöre Haber gazetesi haber yapmıştı. Burası ile ilgili hepimizde “orada bir hazine yatıyor” düşüncesi vardır. Ayrıca, harabelerin eksik olan taşları; özellikle yakın köylerin, ilçedeki eski evlerin temellerinde köşe taşı olarak veya mezarlarda mezar taşı olarak kullanılmış olabilir. Araştırılmaya değer.
Çocukluğumuzda gündüzleri kadınların tokaçlarla çamaşır, halı, kilim, yün yıkadıkları, geceleri ailesinden uzakta evlerde kalan, hamama gidecek parası olmayan öğrencilerin banyo gereksinimlerini karşıladıkları Uyuz Hamamı’nın kazı alanına dahil edilmesi gerektiği sık sık dile getirilmektedir.
İtalya gezimde Roma kentinin ortasında Neron’un yaktığı eski Roma harabeleri görmüştüm ve turistlerin yoğun ilgisini çekiyordu. Ortası tarihi eserlerle dolu, yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği bir Sarıkaya hepimizin hayalidir.
…
Yazılarımın altında paylaştığım e postama yazılarımı beğenerek okuduklarını belirten pek çok e posta aldım. Devamını bekler, ilginize teşekkür ederim. Bir okuyucumun mektubunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Yurt dışında yaşayan, “Ramiz” takma adlı hemşerimizin mektubunu aynen aktarıyorum:
“Sevgili Ahmet öğretmenim; anı yazılarınızla uzaklarda yaşayan, çalışan biz gurbetçi Sarıkayalıların dikkatlerini çektiniz. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, okuduğumuz, bizim için çok değerli olan Sarıkaya’mızı seviyoruz. Kuru kuruya sevmek olmaz elbette. İlçemizin kalkınması, gelişmesi, büyümesi için kafa yormalıyız. Çocukluğumuzda “bahçelikler” dediğimiz bölgenin imara açıldığını, devamı olan verimli ovaya tesisler yapıldığını görüp üzüldüm. O bölge seracılığa, sebze yetiştiriciliğine ayrılmalı, hobi bahçeleri yapılarak kiraya verilmeli, her aile kendi sebze ve meyvesini yetiştirmeliydi.
Yazları ilçeye ve köyüme gider, bir ay kalırım. Karşılaştığım eski dostların soğukluğu, kibirleri buz gibi etki yapar üzerimde. Kendimi oraya yabancı hissederim. Neyse, şimdi geleyim Sarıkaya ile ilgili öneri ve projelerime. Buğday, pancar tarımı, küçük çapta hayvancılıkla kalkınma olmayacağı açıktır. Büyük hayvan çiftlileri, tavuk çiftlikleri yanında et ve süt endüstrisi düşünülebilir. İlçe Tarım müdürlüğü üreticileri alternatif ürünlere yönlendirmek için kafa yormalı ve yöneticilerle birlikte hayata geçirmelidirler. Yönetenler de yetiştirilen ürünleri işleyecek fabrikalar kurmak için kolları sıvamalıdırlar. “İyi güzel de para nerede?” diye sorulabilir. Yurt dışında ve yurt içinde para kazanan, kazandığı parayı ilçesine yatırmak isteyenler vardır. İlçede yükünü tutup büyük kentlere yatırım yapmayı düşünenleri caydırmak, güçlerini birleştirmekle işe başlanabilir. Elinizde gerçekçi, somut projelerle ilçede yetişmiş iş insanlarına giderseniz mutlaka ilgileneceklerdir. Duyduğuma göre yatırım yapmak isteyen iş insanlarına olmadık zorluklar çıkarılıyormuş. Küçük olsun bizim olsun düşüncesi ile gelinen yer ortadadır. Bir şey yapmalı, her şeyi devletten bekleme huyundan vaz geçilmelidir.
İlçemizde yetişmiş, ülkeye ve dünyaya dağılmış; bilgisi, görgüsü, deneyimi olan insanlarla iletişime geçmek, ilçeye davet ederek “Sarıkaya Kalkınma Çalıştayı” düzenlemekle işe başlanılabilir. Çalıştay sonucu elde edilecek proje ve önerilerden bir dosya hazırlamak, ayağı yere basan proje ve önerileri uygulamak iyi bir başlangıç olabilir. Davet masraflı olur denirse internet, telefon veya posta ile görüş ve öneriler alınabilir. Uzaklarda yaşayan Sarıkayalıların, “İlçe yöneticileri beni aradı, bana değer verdi” diye düşünerek ilçeye olan ilgileri artar en azından. Buğday satmak yerine işleyip un, makarna, bisküvi, kek satmak daha karlıdır elbette. Uygun yerlerde domates ekimi yapılarak elde edilen domateslerden; salça, ketçap, konserve işleyecek tesisler çok insana istihdam sağlar diye düşünüyorum.
Fabrikalar kurulmalı, ilçe de yetişen gençlere istihdam sağlanmalı, büyük kentlere göç önlenmelidir. İnşaat istihdam sağlıyor diye düşünülse de göç olursa inşaat biter, istihdam da sona erer. Tarım, hayvancılık ve sanayi sürekli iş kapısı açar. İş insanları, elinde parası olup da nereye yatırım yapacağını düşünen yurt içi ve yurt dışındaki insanların ortak yapılacağı, yönetiminde yer alacağı çok ortaklı fabrikalar kurulabilir (Daha önceleri yapılan Yibitaş gibi). Biz gurbetçilerin sütten ağzı yanmıştır. Bu konuda somut ve sağlam projeler, güvenilir insanlar görmek isteriz. Örneğin; gurbetçi ve ya yurt içinde elinde on bin, elli bin, yüz bin Euro’su olan bin, iki bin insanın parası ile büyük yatırımlar yapılabilir. Bu para ile kurulacak fabrikalarda binlerce insana iş ve aş sağlanabilir. Yeter ki güven verilsin. Hayata geçirilecek bir proje diğer projelerin hayata geçmesi için örnek teşkil eder ve diğerlerine kapı açar.
Size ve Sarıkayalı dostlara selam ve sevgiler gönderiyorum.”
Elçiye zeval olmazmış. Ben iki hemşerimin dileklerini ilettim. Gerisi sizin bileceğiniz iştir.
Ahmet.kocak16@hotmail.com