Anasayfa / Köşe Yazarları / TERMİNAL SİMSARLARI

TERMİNAL SİMSARLARI

1989 yılında karneleri dağıtır dağıtmaz bir iş için Gaziantep’ten Yozgat- Sarıkaya’ya gitmem gerekti. Gaziantep’ten Kayseri’ye giden tek otobüs firması olan Devran Seyahat’ten biletimi alıp yola çıktım. İşimi bitirip ertesi gün Yozgat- Kayseri arası çalışan otobüse bindim. Sorgun’dan gelen otobüste yanımda bir ortaokul öğrencisi vardı. Hepimizin otobüs yolculuklarında yanımızda birileri olur; önce birbirimize huzursuz, garip garip bakarız. İlk selamlaşmanın ardından havadan sudan konuşuruz. Sonra sohbet koyulaşır. İnmeye yakın samimi arkadaşımız olmuştur artık o tanımadığımız kişi. Otobüsten indikten sonra bir daha o kişiyle karşılaşamayız. Karsılaşsak bile, ‘ bu adamı gözüm bir yerden ısırıyor ama çıkaramıyorum’ diye düşünür beynimizi zorlarız ama bulmamız mümkün değildir.
Yanımda oturan ortaokul öğrencisi çocukla konuşmaya başladık. Vanlı imiş. Abisi Sorgun’da ilkokul öğretmeniymiş. Yaşadıkları ilçenin okullarını beğenmeyip daha iyi bir eğitim almak için abisinin yanına ortaokulda okumak için gelmiş. Memleketini özlediği için oraya gidecekmiş. Bizim çocukların okulları beğenmeyip Kayseri, Ankara ve İstanbul gibi kentlerde okudukları gibi, bu çocuk da aynı düşüncelerle Sorgun’u tercih etmişti. Demek ki; iyi okullar da göreceliymiş…
Kayseri terminalde indik. İkimiz de biletlerimizi almak için vedalaşıp ayrıldık. Terminal içindeki simsarlar benim ve diğer inenlerin etrafını sarıp ısrar ederek kendi şirketlerinden bilet almamız için çabalıyorlardı. Kırk yolcusu olan iki otobüs gelse sanki yolcu başına iki simsar düşer. Kılık kıyafetleri hırpani, dilleri ve davranışları kaba saba, simsarlar yolcuları rahatsız ediyorlar. Cevap vermeseniz; “bizi adam yerine mi koymuyorsun?” diyerek aldıkları yanıta göre kavgaya tutuşmaya hazır durumdalar. Kimisi işi ileri götürüp kolumuzdan tutarak adeta kendi yazıhanelerine doğru sürüklüyorlar. Ben Gaziantep’e gideceğimi söyleyince -oraya giden tek şirket olduğundan- bereket bu seferlik yakamı onlardan kolay kurtardım. Halbuki; herkesin okuması yazması var şirketleri dolaşır istediği yerden biletini alırlar. Bu kadar tacize ne gerek var?
Ben biletimi aldım. Otobüsün kalkmasına bir saat var. Terminalin içinde volta atıp vakit geçirirken baktım koltuk arkadaşım çocuk bir sandalyeye oturmuş sessiz sessiz gözyaşı döküyor. Hemen yanına oturup neden ağladığını sordum: “Abi falan şirketten zorla, kolumdan çekiştirerek götürüp bana bilet sattılar. O şirket bizim ilçeye beş kilometre uzakta yolcularını bırakır. Ben sabaha karşı ineceğim. Yalnız başıma o dağın başında, soğukta ne yaparım? Ne kadar söylesem de beni dinlemediler, bileti kesip elime verdiler. Ben şimdi ne yapacağım?” dedi. Ben de: “Burası dağ başı mı? Gel benimle paranı geri alalım. Senin dediğin şirketten biletini alırız. Üzülme!“ dedim. Beraber gittik yazıhanede bileti kesen, gözünün teki başka yere bakan adama- bana bakan gözünün içine bakarak- durumu izah ettim. Çocuğa parasını vermesini bileti iptal etmesini söyledim. Adam bana sert bakan tek gözüyle, öfkeli bir suratla:” satılan bilet geri alınmaz! Para mara ödemem. Git başımdan!”dedi. “Bak seni polise şikayet ederim.” Dedim. “ Git başımdan be adam! Sen belanı mı arıyorsun! Git polise benden de selam söyle. Adım da Kör Adil.” Baktım ters birine beziyor. Israr etmek kavga etmemize neden olacak. Adamdan ümidimi kesip, terminal içindeki kulübesinde duran iki polisin yanına gittim yanımda hala ara ara ağlamaya devam eden çocukla. Ben durumu polise izah ettim. Polisin biri ilgilendi. Birlikte Kör Adil’in yanına gittik. Yine gözünün birini bize diğerini polise tahsis ederek polisi dinledi. Polisi de tersledi. “hakkında şikayet var. Gel benimle karakola” diyen polise,“ Niye geliyor muşum karakola? Adam mı öldürdüm? Topu topu bir bilet sattım. Bilet satmak suç mu?” diye bağırdı. Polis de etrafta biriken meraklı bakışlardan mahcup olarak Terminal dışındaki karakola doğru yöneldi bizi de yanına alarak.
Karakola girdik. Biz polisin yanında iki masum, boynu bükük beklerken durumu komisere anlattı. Komiser sinirlendi: ”Bunların kırdığı testi kırkı geçti. Yanına karakolda kaç polis varsa al. O adamı kolundan tut buraya getir. Direnirse kelepçele getir.” Dedi. Komiser Kör Adil gelene kadar çocuğun ifadesini aldı. Bana soracağı sırada adamı elleri kelepçeli içeri getirdiler. Adam, burnundan soluyor, bağırıyor çağırıyor, yeri göğü inletiyor: “Bir de kelepçe vurdular. Ben bunun hesabını sizden sormazsam bana da Kör Adil demesinler…” Komiser ayağa kalkıp adama bir bağırdı, Kör adil hiç etkilenmese de çocukla ben çok etkilendik, irkilerek kabuğumuza çekildik. Ben bir ara kabuğumdan başımı çıkararak:” komiserim benim otobüsümün kalkmasına on dakika kaldı. İfademi alsanız da ben gitsem.”dedim. “ Tamam alalım. Sen ne iş yaparsın?” Gaziantep’te öğretmen olduğumu söyledim. Bir polis gönderip Devran şirketine otobüsü bekletmelerini söyledi. Ben girdiğim bilet yanma stresinden kurtuldum. Olayı olduğu gibi anlattım tutanağa geçirip bana imzalattılar. Kör Adil bir gözü ile beni yiyecekmiş gibi bakarken, diğer gözünün kime baktığını seçemedim. “Tamam hocam duyarlı olduğunuz için teşekkür ediyorum. Gidebilirsiniz.”diyen komiserin şefkat kokan sözleri ile moralim düzelmeye başladı. Ben tam kapıdan çıkarken polisin birine, “ Sen hocamla birlikte otobüse bin. Şehri çıkana kadar eşlik et. Bir anormallik görmezsen geri dönersin. “ deyince ben tam bir simsar mafyasının kovanına çomak soktuğumu anlayıp korkmaya başladım.
Otobüse bindik. Resmi üniformalı polis durumu şoföre anlatarak yanıma gelip oturdu. Kayserinin kenar mahallesine geldiğimizde polisle vedalaştık. O indi. Ben babası yanından giden küçük bir çocuk duyguları içinde kendimi sahipsiz kalmış gibi hissettim. Allah kalbimi biliyor ya, ‘polis benimle Gaziantep’e kadar gelsin’ istiyordum. Ya polis inince…
Neyse ki bir şey olmadan sağ salim Gaziantep’e vardım. O olaydan başka başıma benzer bir olay gelmedi. Ya benzer bir olay olmadı, ya da olay oldu da bu nahoş deneyim benim yeni bir serüvene atılmamı önledi bilemiyorum.

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

ÇAY

Aşağıdaki tümce de geçen sesteş (eş sesli) sözcükleri bulunuz; Çaya indim çay susuz / Mahmur …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.