Erzurum’a Vardım Dumanlı Dağlar
Alican usta ilginç bir adamdır. Eğilerek cıvata söküp takmaktan olsa gerek omuz ve sırt kasları iyice gelişmiş, kambur bir adam görüntüsü almıştı. Biz bir şey sormadan anlatmaya başladı;
“Ben Erzincan’ın mahrum bir alevi köyündenim. Yolda gelirken gördüğünüz minaresiz köylerdir bizim köylerimiz. Yavuz Sultan Selim’in alevi kıyımı yaptığı yıllardan beri dağ başlarında saklı, kartal yuvası gibi köylerde yaşarız. Atatürk’ten sonra rahatlamışız. Alevi olduğumuzu söylemeye başlamışız. Son yıllarda köylerimize cem evleri yapmaya, ibadetlerimizi özgürce yapmaya başladık. O nedenle Atatürk’ü ve onun kurduğu CHP’ni tutarız. Buranın yüze altmışı alevidir. Yıllardır kardeşçe yaşar gideriz.”
Kamyonetimiz bir marşta çalıştı. Yola düşmeden önce öğle yemeği yememiz gerek. Murat ödeyemez. Öğle yemekleri benden olacak. Yemeğimizi yedik İBANdan para beklemeden yola koyulduk.
“Murat, biliyorum; ne paran ne de kredin kalmadı. İstersen damadı arayayım kalan paranı nakit olarak ödesin” dedim
“Hocama söyleyeyim iyi olur.” diye yanıtladı.
Akşamüzeri Erzurum’a girdik. Tekman’a Palandöken Dağlarından kestirme yol yapılmış. Tekman 75 km yazıyor levhada. Tekman, Palandöken Dağlarının güney yamacında, Erzurum kuzey yamacındadır. Dağa tırmandıkça serin hava vurmaya başladı yüzümüze. Ve Tekman’ın ışıkları gözüktü. Köye doğru devam ettik stabilize yoldan.
1984 yılında benim ve muhtarın kaymakamlığa verdiğimiz dilekçelerimizle Aras Nehri üzerine bir köprü ve Çayırdağı Köyü’ne bir derslikli, öğretmen lojmanı olan bir okul yapılmıştı. Yozgatlı kaymakamın yaptırdığı köprünün yıkılmış olduğunu, yeni bir köprü daha yapıldığını gördüm.
Yol kenarlarında bıldırcın ve keklik sürüleri görüp şaşırdık. Etraf, dağlar, tepeler diz boyu otlarla kaplıydı. Hiç ekili bir tarla yoktu. Kendiliğinden yetişen otlar biçilmiş demetlenmişti.
Kırk yıl sonra köye girişimde gözüme büyük bir cem evi çarptı. Köy dere kenarında toprak damlı evlerden oluşurdu. Okul yukarıdaydı. Yukarıya okulun yakınlarına sac çatılı güzel evler yapılmış olduğunu gördüm. Toprak damlı, tepeden pencereli evlerden birkaç tanesi kalmış.
Lojmanın kapısına kadar gidebildik. Okul ve lojman tek çatı altında, aşağısında da tuvaletler ve kömürlük binası var. Köylüler de geldi ve eşya taşımaya yardım ettiler sağ olsunlar. Eşyalar taşınırken yanıma köy muhtarı geldi. Muhtar elli, elli beş yaşlarında gösteriyordu. Beni tanıdı ve hoş geliş etti. İlkokul dördüncü sınıftan öğrencimmiş. Tabi ben onu anımsayamadım.
“Hocam ben sizin öğrencinizdim. Hatta siz Çayırdağı Köyü’ne eşyalarınızı kağnı ile taşırken ben de gitmiş, taşınmanıza yardım etmiştim.” dedi. Eşyalar boşaltıldıktan sonra Murat’a kalan parasını elden ödedi damat. Murat’ın üç gündür para yüzü görmeyen cepleri doldu.
“Hocama söyleyeyim hadi bana eyvallah” dedi ve köyden ayrıldı. Yarın Aşkale’den eşya yükleyip Eskişehir’e bırakacak, yeni kamyonetin ilk taksiti hazır olacak.
Yarım saat sonra biz de ilçeye doğru yola çıktık. Yolda giderken keklikler, bıldırcınlar, tavşanlar, Arap tavşanları, tilkiler önümüzde bir süre koştuktan sonra kenardaki otların arasına girip kayboldular. El değmemiş doğada zengin bir habitat oluşmuş olduğunu düşündüm.
İlçeye yüzden fazla öğretmen atanınca öğretmen evi ve çok az olan oteller tamamen dolmuş. Milli eğitim müdürlüğü okul pansiyonlarını açmış öğretmen ve ailelerine. Biz de geceyi emniyet müdürlüğünün yanındaki pansiyonda geçirdik.
Sabah nalburlardan gerekli şeyleri alıp köye gittik. Makineleri bağladık, ocağı çalışır hale getirdik, gardıropları monte ettik. Ev yaşanacak hale geldi. Kızımın iki gün seminer çalışması olduğundan onlar akşam ilçeye döndüler. Ben o geceyi lojmanda geçirdim.
Kırk yıl önce yer yataklarımızı serip yattığımız salonda arkadaşlar geldi aklıma. Duygulanmamak elde değildi. Yaşadıklarımız gözümün önünden geçti bir bir. Denizlili Adnan ve Arif öğretmenlerle Hataylı Ali öğretmen de o gece benimle kaldılar. Böyle bir mahrum köye atandıkları için moral çöküntü içindelerdi. Arif öğretmen bir gece alerji oldu tüm vücudu kabardı. Sabahı zor etti sabah köy minibüsü ile ilçeye gitmişti.
“Arkadaşlar hepimiz bu köye atandığımız için üzüntü içindeydik. Bakın görüyorsunuz kırk yıl sonra kızım atandı ve ailecek çok mutlu olduk yaaa!” dedim, yanıt veren olmadı.
Yüze yakın öğrencimiz vardı. Şimdi on bir öğrenci kalmış. Beş yıldır taşımalı okumuşlar. Okula beş yıl sonra bir sınıf öğretmeni bir de anasınıfı öğretmeni atanmıştı. Ana sınıfı öğretmeni İlçeden ev tutmuş gidiş geliş yapacakmış.
Ailecek geldiler tanıştık. Nişanlı imiş nişanlısı da vardı. Ta Edirne’den gelmişler. Nişanlısı,Tekman’da işini yapamayacağı için o geri dönecekmiş.
Yeni öğrenciler yetiştirecek, yeni anılar biriktirecek bir öğretmenin meslek hayatına başlamasına ben de tanıklık ettim. Tüm öğretmen ve öğrencilere sağlık, başarı dileklerimle…
ahmet.kocak16@hotmail.com
