Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra sosyal medyada bir resim paylaşıldı. Resmin üstünde Ukraynalı asker kıyafeti giymiş çakı gibi asker kadınlar, altında iç savaştan sonra ülkemize gelen Suriyeli genç erkeklerin sahilde yüzerken, nargile içerkenki resimleri. Altında da Suriyeli erkekleri kınayan yazılar yer alıyor.
2000 yılında Suudi Arabistan’da görev yaparken yaz tatilini geçirmek üzere Temmuz’un birinde birkaç arkadaşla kara yoluyla Türkiye’ye gelmeye karar vermiştik. Otomobillerimizle yola çıktık. Suriye Ürdün sınır kapısından geçmeden Ürdün sınırında dinlenmiştik. Suriye tarafı pek tekin değil denmişti. Sabah erkenden yola çıkıp Suriye’den transit geçmeye karar vermiştik.
Şam’a (levhalarda Demaskus yazıyor) geldik. Bildiğimiz ortadoğu kenti. Lüks villalar, çok katlı apartmanlar ve bolca gecekondu vardı. Kadınların hepsinin başları kapalı.Trafik keşmekeş halinde. Bir dönel kavşağa girdim. Trafik lambası falan yok. En içteyim. Sinyal verdiğim halde gireceğim yola giremeyip iki kez dönel kavşakta döndüğümü anımsıyorum. Adı üstünde dönel kavşak dön babam dön…
Yayalar otoyolda geziyor. Birine çarpacağım diye çok tedirgin sürdüm. Yoksulluk hızla geçerken bile göze çarpıyor. Türkiye sınırına yakın İdlip’e yaklaşınca benzin ışığı yandı. Gidiyorum gidiyorum benzin istasyonu yok. Benzin bitecek yolda kalacağım. Başa gelecek en kötü durum. Neyse on, on beş kilometre sonra benzin istasyonuna benzer bir yer gördüm. İstasyon sandığım yerde bir adet eski, paslı pompa var. Yerler toprak. Allah vere de mazot pompası olmasa. Kornaya bastım içeriden beyaz entarisi kir içinde, saç baş dağınık bir adam çıktı. “Benzin mi?” Diye sordum. kafasını salladı yüzüme bakmadan. Elli Suriye parası uzattım.
Sınıra geldik Suriye askerlerinin elinde bizim iki hizmet bir yeşil pasaport onların peşinde gezip duruyoruz. “Suriye gümrük kapısından rüşvet vermeden geçemezsiniz. On dolar veya bir karton Marlboro verseniz yeter” demişlerdi. O kadar gezdik işimiz yapılmadı. Askere bir arkadaş on dolar dolar vermiş. Arapça kaşeler hemen basıldı ve Türkiye tarafına geçtik.
Suriye’de göstermelik seçimlerle yönetim babadan oğula geçiyor. Nasıl oluyorsa halk önce baba Hafız’ı, yıllar sonra da Oğul Esat’ı seviyor, seçiyor sürekli. Ondan sonra da Esat’ın oğlunu seçecekler besbelli.
Halk beslenme ve barınmadan mahrum. Eğitim seviyesi yerlerde. Beslenmesini bile karşılayamayan insan; okumayla, kültürle sanatla ilgilenmez. Ülkesi ona sefalet, baskı ve zulümden başka bir şey vermemiş, ilerde verme ümidi de yok. Orta sınıf yok. Ya çok varsıl ya çok yoksullar var.
İnsan doğduğu, doyduğu, mutlu olduğu yeri sever, benimser. Halk mutlu değil ve vatan dediği toprağı sevmiyor, sınırlar açılsa ülkesini terk etmek için hiç tereddüt etmez. Tam bu durumdayken iç savaş çıkıyor. Türkiye sınırından kolay geçildiğini de duyunca genç, yaşlı Suriyeli kolayca yurtlarından vaz geçip ülkelerini terk ediyorlar. Milyonlarcası ülkemize geldi. Aslında burada kalmayı düşünmüyorlar. Buradan da Avrupaya gitmek düşüncesindeler ama Avrupa kapılarını kapattı. Gidemiyorlar. Eh madem Türkiye’de kaldık bari tadını çıkaralım; denize girelim, nargile tüttürelim, bolca üreyelim diyorlar…
Ukrayna, mutlu insanların yaşadığı bir ülke. Orta sınıf hayli kalabalık. Arazisi tarım ve hayvancılığa uygun. Bol buğday, ayçiçeği yetişiyor. İnsanlar eğitimli. Hepsinin işi var.Kadın erkek eşitliği var, insan haklarına saygı var. Özgürce yaşıyorlar. Yurt dışına gidip tatil yapabiliyorlar. Kentleri düzenli. demokratik sistemleri var. Halk beslenme, barınma gereksinimini ucuzca karşılıyor. Karnı doyunca santa, resme, müziğe yönelmişler. Ülkelerini benimsiyor, seviyorlar. İnsan sevdiğini korur, sevmediğini terk eder. Ülkesini sevmiyorsa tutamazsınız insanları.
Ülkelerine Rusya saldırınca çok tedirgin oldu Ukraynalılar. Kaçmayı hiç düşünmediler. Hemen doğdukları, doydukları, mutlu oldukları ülkelerini savunmaya geçtiler. Kadınlar, erkekler, yaşlı insanlar askerlik şubelerine gelip asker oldular. Ülkelerini canları pahasına savunuyorlar.
Ülkemize gelince; biz Suriyelilerin yaşam standardını yükselteceğimize onlar bizim yaşam standardımızı düşürdü. Suriye gibi olmaya doğru gidiyoruz. İlkten doktorlarımız ülkeyi terk etmeye başladı. Kimi doktor olarak kimi bulaşıkçı olarak çalışmak için gitti, gidiyor Avrupa ülkelerine. Zor yetişen doktorlarımızın sorunları giderilerek ülkemizde kalmaları sağlanmalıdır. Gidişatımız hiç iyi değildir. Üniversite bitiren, yüksek lisans yapan gençlerimiz, öğretmenlerimiz işsiz. Hepsinin gözü dışarıda. Bir an önce iş aş sağlanamazsa gençlerimiz de ülkelerini sevmemeye, terk etmeye başlayacaklar.
Sosyal medyadan yapılan paylaşımlarda Suriyeliler kınanıyor. Kınıyorsun kına ama bir sor hele bu neden böyle?
Ahmet.kocak16@hotmail.com
