Anasayfa / Güncel / KÂĞIT TOPLAYICISI VURAL

KÂĞIT TOPLAYICISI VURAL

Düşüncelere dalmış gitmişti Vural. Ortaokulda Burcu’ya âşık olmuştu. Okulun en güzel kızıydı. Okumuşların, zenginlerin çocukları dururken çaycı Mustafa’nın oğlu alacak değildi Burcu’yu. Burcu aklına gelince burnuna burcu burcu gül kokuları gelirdi hep. İki yıl üst üste sınıfta kalınca okuldan atmışlardı Vural’ı. Bir daha da o kızı görememişti.
Babası sekiz çocuğunun karnını zor doyuruyordu. Kısa boylu, çelimsiz bir adamdı kendisi gibi. Gül kokusunu daha çok almak için derin derin nefes aldı. Kepenklerden gelen ve kaldığı tek odada yankılanan sesle üçüncü nefesi yarıda kaldı. Yer yatağının üzerinde üflenen tüyün havalanması gibi havalanıp yatağa düştü.
“Kimdir o?”
“Aç” dedi dışarıdaki ses. Hemen tanıdı. Dükkân sahibiydi. Oturduğu iki odalı evin kirasını veremeyince bir oda arayışına girmişti uzun süre. Bu kenar mahallenin ıssız sokağına gecekondusunun bir odasını dükkâna çeviren Salih bir süre bakkallık yapmış bir yıl dolmadan kapatmıştı. Odacılıktan emekli olan Salih birkaç yıl önce tek katlı gecekondusunu kiraya vermiş kendi dairesine taşımıştı. Uzun yıllardır boş olan dükkânda kalmak isteyen Vural’a iki bin liraya kiraya vermişti.
“Nasılsın Vural?”
“İyiyim abi.”
“Bak Vural kiralar çok arttı biliyorsun. Kiranı altı bin yapmam lazım da neyse sana acıdım. Bu aydan sonra dört bine çıkardım.”
“Tamam abi. Dur paranı getireyim. Yaşlılık aylığım dört bin. Hepsini sana verirsem ben nasıl yaşayacağım abi.” (Aslında Salih’ten on yaş büyüktü. Abi derse ona iyi davranır diye düşünürdü. Bu güne kadar bir yararını görmemişti.)
“Arkadaki küçük bahçeye kâğıt, karton doldurmuşsun. Öbür kiracı kızıyor. Koku da yapıyormuş. O kâğıtları sat da azalt biraz.”
“Tamam. Buyur. Üç bin yapsan olmaz mı abi.”
“Olmaz. Gelecek ay dört bini hazırla. Yoksa çık git.” Salih sinirle ayrılırken Vural üzüntü içinde içeri girdi. Yatağına oturup bir sigara sardı. Penceresi kepenkle kapalı karanlık odasında yine düşüncelere daldı.
Sabah okula giden çocukların kepeklere vurduğu tekmelerle uyandı. Gece pek uyuyamamıştı. O nedenle sabah ezanından önce uyanamamıştı. “Şimdi gençler çöplerde bir şey bırakmamıştır” diye düşünerek akşamdan kalan yarım ekmeği ceketinin cebine koydu. Arkadaki çek çek aracını alıp nasibini aramaya çıktı.
Sıra sıra dükkânların önünden geçerken; “buraların, apartmanların sahipleri nasıl yaşıyordur kim bilir? Geçen çöpten yiyecek toplayan biri söylemişti. Bir adamın babadan kalma yedi yüz dairesi varmış. Ellerde ne babalar var? Bizim babamız da; babanın bekini yiyelim diye bize babanın bekini bıraktı. Bir ömür yedik hala doyamadık. Param olsa da bir tas sıcak çorba içsem ne güzel olurdu.” diye düşünürken cebinden kuru ekmeğini çıkarıp ısırdı, geri cebine koydu.
Bir bakanlık binasının önündeki çöp taşımalığına yanaştırdı çek çekini. Bakanlık binasına girip çıkan iyi giyimli, iyi beslendikleri yüzlerinden ve göbeklerinden belli kadın ve erkekleri izlerken; “ Bunlar kaç lira aylık alıyorlar acaba? Hemen hemen hepsi arabasından indi. Kadınlar da arabalarından iniyor. Şu kadına bak ne kadar güzel! Böyle bir kadınla evli olmak nasıl bir şeydir? Bir kadınla sevişmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenemeden bu dünyadan göçeceğim.” Bakanlığın camla kaplı binasına bakarak düşünmeye devam etti:
“Her odasında üç dört memur çalışsa binlerce insan eder. Bu kadar insan ne iş yapıyor? Belki içlerinden yüzü, iki yüzü çalışıyor diğerleri onlara amirlik edip sabahtan akşama kadar oturup lak lak ederek günü doldurduğu gibi yüklü aylığıyla cebini de dolduruyordur. Keşke ben de okuyabilseydim. Yavan ekmek yiyen adam hiç okuyabilir mi?” Somun ekmeğinden bir ısırık alıp, rulo boya demirinin ucuyla kâğıt ve kartonları çek çekine doldurmaya başladı. Küçük, zayıf biri olduğundan fazla yük taşıyamıyor ancak ayda üç, dört bin lira kazanabiliyordu. Genç güçlü kâğıt, plastik toplayıcıları aylık otuz kırk bin kazanıyorlarmış. Geçen işçi emeklisi biri:
“On iki bin beş yüz aylık alıyorum. Yetmiyor. O nedenle kâğıt toplamaya başladım.” demişti. Ona bir şey demeden içinden, “benim o kadar param olsa beyler gibi yaşardım.” diye geçirmişti.
Öğleye kadar topladıklarını toptancıya götürdü. Toptancı:
“Vural amca bu çok az para etmez. Tartıp yazayım birikince paranı veririm.”
“Evde çok var. Ev sahibi kızıyor. Kaldır diyor. Senin kamyonetle gitsek de doldursak olmaz mı?”
“Yakacağımız mazotu çıkarır mı?”
“Çıkarır.” Çek çekini kamyonete yükleyip gittiler. Tarttılar mazot parasını düştükten sonra beş yüz lira tuttu. On beş günde bu kadar toplayabilmişti.
Birkaç gün sonra camide sala okundu.İmam:
“Mahallemiz sakinlerinden Vural Adalı adlı vefat etmiştir…” anonsunu yaptı. Vural Adalı bu dünyada yaşadı mı, hiç yaşamadı mı kimse anlamadan, kahveden hayır sahibi birinin verdiği para için tabutunu taşıyan dört kişinin omuzlarında kimsesizler mezarlığına defnedildi.
ahmet.kocak16@hotmail.com

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

HER GÜN SICAK İFTAR YEMEĞİ BELEDİYEDEN

Sarıkaya Belediyesi Ramazan ayı dolayısıyla ilçemiz emekliler lokalinde iftar çadırı kurarak ihtiyacı olan ailelere toplu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.