İnternette yanlış yorumlansa da sosyal mühendisler insanları düşünmeye sonra da düşündüklerini icraata, yapmaya zorlayan kişilerdir. Sosyal mühendisler bulundukları toplumun eksikliklerini, hatalarını, yarım kalmış işlerini tamamlamakla birlikte toplumun yaşam kalitesini de yükseltirler.
Esasen sosyal mühendisler bir kıvılcıma benzerler .
İlçelerde sosyal mühendisler çok önemlidir! Peki sosyal mühendis kime denir? Kimler bu sınıfa girer?
İlçelerde sosyal mühendisler, sözü geçen, saygınlığı olan esnaflardan ( özellikle parantez içinde yazıyorum, saygınlık zenginlik değildir!), yıllardır ilçeye de hizmet veren dürüst oturaklı öğretmenlerden, cami dışında da topluma nasihat, ders veren imamlardan, girişimci, cesur aklı çalışan gençlerden oluşur.
Sosyal Mühendisler İlçede Ne İş Yapar?
Saydığımız sınıfa giren sosyal mühendisler az önce de bahsettiğimiz gibi bir kıvılcıma benzerler. Belli bir akımı temsil eder. İnsanları düşünmeye zorlar en önemlisi de düşündüklerini yapmasını sağlar. Organize işlerinde marifetlidirler. İlçenin bir çeşmeye ihtiyacı varsa devlet buraya çeşme yapsın, belediye de su getirsin diye beklemezler! Ne lazım kardeşim çeşme için çimento kum taş. Su nerden gelecek falan yerden. Sonra çimento kum ve taş için ilçeyi örgütler. İlçenin yaşayan her şeyden umudunu kesmiş hiç işe yaramaz denilen adamını bile alır o çeşme yapında kullanır. Hiçbir şey yapamıyorsa harç karsın der. Gerekli taşı kumu bulmak için fırsatlar yaratır. İmece usulü mü dersiniz yoksa organizasyon konser mi dersiniz, bürokrasi mi dersiniz adına ne derseniz deyin ama gider o malzemeleri bulur. O çeşmeyi de oraya diker. Adını da halkın çeşmesi koyar. Bunu da ilçenin bizzat kendi halkına yaptırır. Sonra bir bakmışınız ki ilçe de birlik ve beraberlik gelişmeye başlar. Bu sosyal mühendis yeni öğrenciler yetiştirir. Kendisinden sonra bu işleri takip edecek farklı gruplar belirler ve o konularda girişimci kişileri eğitir. Bir sosyal mühendis etrafına ışık saçan bir mumdur aslında. Hem kendini hem diğer yanmayan mumları yakar!
Sadece girişimcilik icraat organize değildir işi. Örümcek ağı tutmuş beyinleri ” Aman Sarıkaya’dan bir şey olmaz ” diye düşünen kitlenin beynini temizler. Uyuşuk mızmız insanları boş beleş bir işe yaramaz sadece eleştiri yapan konuşan adamların beynini de temizler. Onları bir gün söylediklerine pişman edecek yararlı birer insan yapar. Bütün bunlar zamanla olur elbet. Dedik ya kıvılcımdır sosyal mühendisler.
Sarıkaya ‘da sadece bir sosyal mühendis olsaydı belki üniversite şimdiye açılmış olurdu. Bir TORKU olamazdık ama Sarkoo ‘muz olur çiftçiye yararlı. Her günler onlarca yeni binalar apartmanlar yapılacağına ilçeye küçücük bir fabrikamız olurdu içinde 50-100 kişi istihdam edilmiş. Kahve köşelerinde kağıt oynayan bir genç nesil olmazdı belki daha profesyonel bir basketbol, takımımız belki de farklı bir spor alanında yetişmiş kulübümüz olurdu.
Sonuç itibariyle sosyal mühendisler lazım Sarıkaya’ya! Yoksa böyle gelmiş böyle gider büyük şehirlere gençler !
Sizlere gerçek yaşanmış bir sosyal mühendis hikayesi anlatarak konuyu pekiştirelim ki aklınıza yatsın. Uyuyanları uyandıralım. Bilmeyenlere hayır ile öğretmiş olalım ki yarın hak divanında sorunca Yaradan biz hiç olmazsa iyi niyetle konuştuk diyebilelim.
” Bir gün Diyarbakır’ da bir matematik öğretmeni, ders işlerken çilek kelimesini geçmiş ve öğrencilerin yüzündeki şaşkın ifade öğretmenin dikkatini çekmiştir.
Öğrencilere: Çocuklar çileğin ne olduğunu daha önce hiç duymadınız mı? sorusunu yönelttiğinde, gördüğü manzara karşısında şok olmuştur. Çünkü Diyarbakır’ın bir köyünde öğrencilerden hiçbirinin hayatında çilek yememiş ve hatta yemeyi bırakın resmini dahi görmemiş olması öğretmen için oldukça şaşırtıcıdır.
Öğretmen bu manzara karşısında kayıtsız kalamayacağını anlayarak, ders çıkışında hemen bir zarf almış ve içerisine bir avuç toprak koyarak, ilgili merciye bu toprakta çilek yetişir mi diye mektup yollamıştır. Mektuba çok geçmeden, evet yetişir cevabı gelmiş.
Öğretmen yeni bir mektup yazmış ve bulunduğu köyü, bu köyde çocukların hiç çilek yemediğini belirterek devletten bu okula yeterli sayıda çilek fidanları getirmesini rica etmiş. Evet, 1 ay sonra okula çilek fidanları gelmiş. Öğretmen öğrencilerini toplamış ve onlara Çocuklar bu sene size matematik sınavı yapmayacağım, her birinize bu fidanlardan vereceğim. Siz bu fidanları bahçelerinize ekerek belirttiğim gibi sulayıp, büyütüp, koruyacaksınız. Birkaç ay sonra evinize gelip, kimin fidanı daha çok filizlendiyse, çilek verdiyse ona en yüksek matematik sınav notunu vereceğim demiş.
Derken çocukları gören aileler öğrenmiş çilek yetiştirmeyi.Tüm öğrencilerin evinin bahçesinde çilek yetişmeye başlamış, hatta daha önce hayatında hiç çilek görmeyen bu köy bugün Diyarbakır’ın en iyi çilek üreticisi olup, merkezde ürettikleri çilekten kazanç sağlamaya başlamış!”
Yani anlaşıldığı üzere bir matematik öğretmeni bir ilçeye yeni kazanç kapısı açmış!
EtiketlerManşet
Ayrıca bakın
ÖYKÜ TAMAMLAMA (Battal Nurlu)
Değerli Sarıkaya Lisesi Arkadaşları (Facebook’ta yönettiğim grup) sakinleri, Yarı açık avuç içi gibi bir çukurda …