Affet beni hocam;
Yıl 1990. İsmail Çetin, o zamanlar Erkilet Ortaokulu’nda çalışıyordu. İsmail Hoca ile anlaştık Kayseri Öğretmenevinde buluştuk. Orada Erkilet Ortaokulu’ndan yedi, sekiz öğretmen daha vardı. Onlarla tanıştırdı. Çay içerken biri dedi ki:
“Duydunuz mu? Bizim okula Adana Anadolu Lisesi’nden Matematik öğretmeni tayin olmuş.”
“ Duyduk” dediler. Başka biri dedi ki:
“Koskoca Anadolu Lisesi öğretmeni kıytırık bir ortaokula tayin edilir mi, demiş. Bizim okulu beğenmiyormuş!” dedi. Hepsi de o öğretmeni gıyabında kınadılar. Biraz sonra-sonradan şakacı bir öğretmen olduğunu anladığım- başka bir öğretmen aramıza katıldı. İçlerinde tek yabancı bendim. Biri yeni gelen hocaya:
“Yeni tayin edilen öğretmenin dediğini duydun mu? Diyor ki; koskoca Anadolu Lisesi öğretmeni küçücük bir ortaokulda çalıştırılır mı hiç!” deyince yeni gelen öğretmen boş bulunup:
” Nerde çalışacakmış şerefsiz, adi herif. O da öğretmen değil miymiş?” dedi. Bu fırsattan yararlanan başka biri beni işaret ederek;
“Lan oğlum ne yaptın? O arkadaş burada! Ve seni duydu.” dedi. Adam perişan oldu.
“La oğlum neden adam burada demiyorsunuz?” Bana döndü:
“Hocam özür dilerim, affet beni. Kendimi size nasıl affettireceğim bilemiyorum.” deyip elime, ayağıma sarıldı. Ben de istemeden içine düştüğüm oyunu sürdürmek zorunda kaldım. Başka biri:
“Oğlum öyle bir hakaret ettin ki arkadaşa, seni affetmesi zor. Belki bize fuarda mantı yedirir, üstüne de baklava ısmarlarsan arkadaş belki seni affeder.”
“Ben kendimi affettirmek için her şeye razıyım, hadi hemen gidelim de bu utançtan hemen kurtulayım.” dedi.
Hep birlikte iki arabaya binip fuara gittik. Mantıların üstüne birer de baklava yedik, üstüne de çaylarımızı içtik. Dönerken arabada yemek ısmarlayan öğretmen bana döndü;
” Hocam beni affettiniz mi?” diye sordu. Benden önce başka biri dedi ki:
” Bu o öğretmen değil ki, bu arkadaş, bizim İsmail’in arkadaşı!” dedi. Hoca:
” Lan oğlum sizde din iman yok mu? Bir saattir Utancımdan eridim adamın yüzüne bakamadım. Harcadığım para helal olsun. Size de afiyet olsun da; o hoca değilmiş ya gerisini boş ver.” dedi.
(5Mart 2018)
Benim duaları boş ver de…
Kilis’in bir köyünde çalışırken ilçeye gidecektim. (Kilis o zaman Gaziantep’in ilçesiydi) Minibüse binmek üzere iken koluma köyün yaşlılarında biri girdi beni kalabalıktan uzaklaştırıp, utana sıkıla: “ Ya hocam sen iyi bir adamsın. Sır saklarsın, Kilis’e gidince bana bir kutu cinsel gücü artırıcı ilaç getirir misin? Yengenle bacı kardeş gibi olduk.” derken utangaç bir çocuğun, yazı tahtasında başını öne eğip, utanması gibi utanıyordu. Ta o zamanlar o tür ilaçların kaçakçılığın bol olduğu Kilis’te satıldığını duymuştum “Tamam amca alırım merak etme.” dedim ve minibüse bindim.
Gencim, bekârım, böyle şeylere uzağım ama adama söz verdik bir kere. Eczaneye ilaç almaya gittim. İlacı alırken aklıma geldi. Eczacıya ben de utana sıkıla anlattım durumu. Eczacı da dedi ki:
“Herkes bu tür ilaçları başkasına alır. Bilirim. Hocam o ilaçlar kaçak geliyor, birçoğu da sahte. Ben sana o ilacın aynı renginde vitamin hapı vereyim. Ucuz da zaten. Ver o ihtiyara içsin. Faydası olmazsa zararı olmaz hiç olmazsa.” dedi. İlacı aldım. Vitamin olduğunu anlamasın diye kutusundan çıkarıp hapları bir kâğıda sarıp cebime koydum. Kutusunu attım. İşlerimi bitirip köyün minibüsüyle köye döndüm. Yaşlı amca, minibüsten iner inmez yine koluma girip beni kalabalıktan uzağa götürdü. Hapları kimse görmeden yaşlı adam verdim.
Ertesi günün sabahı ilk dersi işlerken, pencereden baktım ki, yaşlı amca hızlı adımlarla okula baka baka geliyor. Eyvah! İlaçlar işe yaramamış, beni haşlamaya geliyor galiba, diye düşündüm. Kısa bir bocalamanın ardından, bari okulun bahçesine çıkayım da öğrencilerin içinde beni mahcup etmesin, dedim okul bahçe kapısında karşıladım ihtiyarı.
Adam elime sarılmaya çalışıyor. Elimi tuttu öpecek gibi yaptı. El öptürmeyi sevmem. Engel oldum. O sırada diyordu ki:
“Hocam Allah senden razı olsun! Benim duaları boş ver de bizim avradın duaları sana öte dünyada yeter!” Beni bir gülme aldı, epey güldükten sonra sakinleştim. Sınıfa döndüm. Yani anlayacağınız öte dünyayı garantiledik. (3 Mart 2018)
“Anı yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.” André Gide
ahmet.kocak16@hotmail.com
