Yedek şoför eline mikrofonu aldı:
“Sayın yolcularımız biraz sonra on beş dakika namaz ve ihtiyaç için mola vereceğiz.” dedi.
Otobüs Aşkale çıkışında bir petrolde durdu. O mazot alırken yolcular gereksinimlerini karşıladı. Camiden çıkan yedek şoför yetiştiremediği dualarını mırıldanırken yolculara bağırdı:
“Hadi herkeş yerine. Aşşada yolcu galmasın!”
On beş dakika sonra otobüs hareket etti. Beyaz gömleğinin üzerinde kravatı olan uzun, zayıf genç muavin güler yüzüyle kek ve içecek ikramında bulundu. Havanın kararmasını fırsat bilen sarışın genç tekrar arka koltuklara uzandı ve uyudu.
Erzincan girişinde bir kamyonetin yanında duran otobüse kasalarla siyah üzüm yüklemeye başladılar. Otogarda Bursa yolcuları bagajlarını sol tarafa getirsin diye bağırarak titizlenen yedek şoför üzümleri sığdırmak için valizleri sağdan sola, soldan sağa taşıdı durdu. Valizini sağdan almak için bekleyecek yolcular, soldan alacaklar anlaşılan. Otuz kırk adet üzüm kasasının yüklenişini keyifle izlerken yanımdaki yolcuya sordum:
“Bu üzümlerin ne özelliği var da ta buradan Bursa’ya götürüyorlar?”
“Abi bu Cimin üzümüdür. Buralarda çok ünlüdür. Kilosu iki yüz liraya kadar alıcı bulur.” demesiyle zihnimdeki sıradan üzüm kaydı yer değiştirerek daha saygın bir bölüme kaydedildi.
Yatsı namazı için mola verildi. O arada yemek de yedik. Yola düştük.
Otobüs tekrar hareket edince uyumuşum. Uyandığımda Suşehri levhasını görünce otobüsün kuzeydeki yoldan gittiğini anladım. Yedek şoför yine arkaya geldi. Sinirle dürterek sarışın genci uyandırdı;
“Ben sana burası yasak demedim mi? Hadi geç yerine. Ne laftan anlamaz insanlar var yahu!” dedi. Genç yine itiraz etmeden uykulu gözlerle yerine geçti.
İnsan, dayak yiye yiye dayak atmayı öğrenir derler ya, bizim asabi şoför de muavinliğinden beri azar işite işite azarlayan bir insan olup çıkmıştı anlaşılan.
Suşehri Otogarında yığılı çuvalların başında yığılı insan kalabalığı, asabi şoförle pazarlık etti uzun bir süre. Altı mevsimlik işçi bilet almış; insanlara yer var yüklerine yer yok. Bagajlar üzüm dolu. Önce yarısını almayı düşünüp yüklediler. Sonra üzüm kasalarını, valizleri oradan oraya taşıyarak yer açamaya çalıştılar. Ağzına kadar dolu bagaja o on üç çuvalı yerleştirmeyi başardılar.
İri anneleriyle ufacık kalmış yetişkin kız ve erkekler en arka koltuğa ve yakınlardaki iki boş koltuğa yerleştiler. Çocuklara annelerinden geçen genler uzamaya uygun ancak, çocukluklarından beri ağır işlerde çalıştıkları için çocuklarının büyüyemediklerini düşündüm. Asabi yedek şoförle bagaj pazarlıklarına tanık oldum. Şoför:
-Üç bin lira ödeyin. Anneleri itiraz etti hemen. Zaten yüz lira dese yine itiraz edecekti:
-Ya abi insaf et. Her birimizin bir çuval hakkı olsa geriye yedi çuval kalır. O da etsin de beş yüz etsin. Para isterken gayet sabırlı olduğu anlaşılan sinirli yedek şoför aşağıdan aldı;
-Hadi neyse iki bin beş yüz verin.
-Olmaz abi bizim yanımızda beş yüz liramız var. Başka paramız yok. O zaman Polatlı’da ödeyebiliriz.
Telefonla kocasını arayan kadın telefonu şoföre uzattı. Şoför telefonla uzun uzun konuşmasının ardından;
-Madem öyle bin iki yüz elli bari ödeyin.
-Tamam, öderiz de o kadar paramız yok. Polatlı’da inince öderiz o zaman.
-Şimdi ödeyin.
-Paramız yok dedim ya!
-Paranız yoksa neden beni uğraştırıp yordunuz. Otogarda söyleseydiniz sizi otobüse almazdım.
-Bilet parasını ödemiştik. Bagajlar için o kadar para isteyeceğini bilmiyorduk. Beş yüz lira verelim işte ne olacak?
-Hadi verin, diyen şoför kadının sutyeninden para çıkarmasını bekledi bir süre. Beş yüz lira ile iş tatlıya bağlandı. Asabi şoför, aslı yok yaylasındaki bin beş yüz koyun yerine bir koyuna razı oldu. Yolcunun biri:
-Abi ben Kırıkkale’de ineceğim. Bu yol oraya uğramıyor. Nasıl olacak?
-Merak etme Çorum’dan aşağı ineceğiz. Sevinen yolcu:
-İyi öyleyse. Bana bir su veriri misin?
-Muavin uyudu. Milletle uğraşmaktan canım burnumda zaten. Kalk kendin al.
Yolcu kalkıp hem kendine hem diğer yolculara su dağıttı hayrına.
Uyumuşum baktım Çorum’a gelmişiz.
ahmet.kocak16@hotmail.com
EtiketlerManşet
Ayrıca bakın
İKİ ÖĞRETMEN
Kemalettin Bey sitenin cümle kapısından çıktı. Soğuktan korumaya aldığı ellerini on yıllık solmuş kabanının ceplerine …