Üç yıldır evde hapis olan, aşçılıktan emekli bitişik komşum Remzi, bahçeye bir aydır ilk kez çıkmış, benim garip halimi görünce beni epey bir zaman sessizce izledikten sonra; elimde büyüteç elma çiçeğine dikkatle bakışıma bir anlam verememiş o nedenle sormuştu beni panikleten o soruyu.
Bir yıl önce yine bahçe duvarı engeli arasından bir sohbetimizde aşçılık mesleğinin çok önemli bir meslek olduğunu söylemiş, insanların kendilerinin kıymetini bilmediklerinden dem vuran uzun bir nutuk çekmişti. Ben de arada; “Tabi tabi her mesleğin kendine göre bir önemi vardır,” diye geçiştirsem de nutkuna devam edip; “biz olmasak insanlar ne bulup yiyecek? Aç kalırlar aç aç! Lokantada, aş evlerinde, okul pansiyonlarında, üniversite yerleşkelerinde meslektaşlarım çalışır. Onlar olmasa ne yer ne içerler.” Deyince ben de boş bulunup: “Tabi ki önemli bir meslektir de; siz olmasanız evlerinde yerler.” dememe sinirlenmiş;
“Okullarda, fabrikalarda, çarşıda pazarda ne yiyecek bu kadar insan?”
“Sefertası ile yemek götürürler yanlarında”
“Olur mu öyle şey?”
“Yani; aşçılar olmayınca ne yapsın zavallılar?” dememle kaşları çatıldı. Mesleğine önem vermediğimi düşündü. Bana içerlediği belliydi. Biraz sessiz kaldıktan sonra, “hoş çakal” demeden yanımdan ayrılmıştı. Bu kısa sohbetimizden sonra yıldızlarımız pek barışmamış, ben bahçeye çıksam o eve gider olmuştu. O gün bu gündür bana karşı hep mesafeliydi. Sen adamın mesleğini önemsemezsen o da seni merdivenin üzerinde yakalar böyle tir tir titretir işte.
“Hoca, sen şimdi elma çiçeğine büyüteçle bakarak virüse ilaç bulmaya mı çalışıyorsun?”
“Evet”
“Bırak allasen!”
“Niye şaşırıyorsun ki? Büyük buluşlar, küçük adımlarla olur. Bir yerlerden başlamak lazım.”
“Hoca sen iyi misin? “sorusundan sonra benim yanıtımı beklemeden evine doğru bir şey unutmuş gibi, ardına bakmadan uzaklaştı. Belli ki, benden zarar göreceğini, hızla uzaklaşması gerektiğini düşünmüş olmalı. Şöyle bir düşününce adam haklıydı ve kaldıramayacağı bir durumla karşılaşmıştı.
Evini iki yıl önce almış bitişik komşum olmuştu. Bu evi aldığı için çok memnundu. “Nasıl yeni evinden, komşularından memnun musun?” diyen eski mahalle arkadaşlarına: “Çok memnunum. İyi ki bu evi aldım. Bir yanımda Yozgatlı bir emekli öğretmen oturuyor. Şeker gibi bir adamdır. Diğer yanımda bir avukat oturuyor. Efendi mi efendi bir insan evladı. Karşımda bir emekli emniyet müdürü oturuyor ki bir tanısanız bayılırsınız, adam adam!” diye bizi gıyabımızda över ama muhalefet etmekten, bizimle yarışmaktan da geri durmaz.
Ben de merdivenin üçüncü basamağında adama -hiç de gereği yokken- olanı biteni olduğu gibi anlatmanın üzüntüsü ile kalakaldım. Ya diğer komşulara anlatırsa? Arka cebimden not defterimi, kulağımdan kalemimi alarak notumu düştüm: “Komşu komşunun Covid-19 ilacını bulmasını istemez velev ki o ilaç kendisinin de işine yarasın.”
Korkumun geçmesi için basamakta otururken komşudan gelen seslere kulak kabarttım.
Karısı eve hemen gelen kocasına:
“Daha evi süpürmeden niye geldin ki? Bahçede kimle konuşuyordun herif?”
“Ahmet Hoca’yla.”
“Eee, bir aydır evden ilk kez bahçeye çıktın. Biraz konuşsaydın adamla.”
“Yok ya. Adam kafayı yemiş evde dura dura.”
“Niye ne oldu ki kele?”
“Baktım, elinde bir ufak mercek. Merdivenin tepesine çıkmış dakikalarca elma çiçeğine bakıp duruyor.”
“Baksın ne olacak ki?”
“Baksın baksın da, Şu lanet virüsün ilacını bulacakmış güya elma çiçeğine bakarak.
“Herif, adam koca öğretmen belki bulur ne biliyorsun? Hem bulsa fena mı olur?”
“Git kız şurdan! Sen de mi kafayı yedin hoca gibi.”
“Daha evi süpürmeyi bitirmeden hemen geldin. Ne varsa evde?”
“Ha anlaşıldı senin derdin başka. Sen süpüre dur ben üst kata çıkarım.” Dedikten sonra basamak çıkma sesleri kesildi elektrikli süpürgenin sesi duyuldu. Onların konuşmalarını gülümseyerek dinlerken ben de normalleşip merdivenden indim.Merdiveni yerine koyup eve girdim. Her zaman oturduğum köşedeki yerimi aldım. Açtım televizyonu izlemeye başladım.
İlaç ve aşı bulma serüvenim böylece sona erdi. Avrupa’daki araştırmacılar da benim gibi olaylarla karşılaşıyorlar mı bilemiyorum. Karşılaşsalar buluş yapamazlardı. Komşumun benim ar-ge çalışmamı küçümsemesi Covid-19 ilacı ve aşısı bulmama engel oldu. Olan, tüm insanlığa oldu. Siz, siz olun bir hevesle işe başlayan insanların hevesini kırıcı davranışlardan kaçının. Ne güzel adımı tarihe; “İslam ülkelerinden Ahmet Koçak adlı bir araştırmacı Covid-19 ilacını ve aşısını buldu” yazdıracaktım, olmadı maalesef.
ahmet.kocak16@hotmail.com