Volkan Konak: “Doktorlar da ne bilur? Ciğerun acisini” der, Cerrahpaşa şarkısında. Fatih Erkoç oynatmaya az kalınca doktorunu çağırır. “Aman doktor, canım, kuzum doktor, derdime bir çare” der, bir türkümüz. Doktor civanım/Doktor doktor imanım/Ne istersen alayım/Ben senin olayım gibi daha birçok şarkı ve türküye ilham olmuş doktorluk mesleği. Tüm kızlar “ben senin olayım” der(di) onlara.
Sınıflarımızın en çalışkan öğrencileridirler. Üniversite sınavlarında en yüksek puan alanların ilk tercihi oluyor Tıp Fakülteleri hâlâ. Oldukça zor eğitimden geçiyorlar. Yetmiyor TUS sınavını da kazanmaları gerekiyor. Ömürlerinin yarısı okumakla, kalanı yoğun çalışmakla geçiyor. İşleri çok önemlidir. Can kurtarmaktan daha önemli ne olabilir ki? (Doktor ve hekim yabancı kökenli sözcüklerdir. Ambülanslar yerine onlara cankurtaran dense güzel olurdu) Doktorlar arasından yazarlar, şairler, ses ve sinema sanatçıları da çıkıyor. Onlarla ilgili bazı tespitlerim:
* Trafik kazasından sonra iç kanama geçiren bir hasta gelir pazar günü üniversite hastanesi aciline. Gerekli işlemler yapılıp uzman cerrahlar çağrılacaktır. Hafta sonu izninde olan cerrah grubu “gidelim bakalım hastanede ne var ne yok” diye hastaneye gelmişlerdir tesadüfen. Akciğer filmini gören cerrah, hastanın akciğerlerine dolan kandan dolayı boğulmak üzere olduğunu anlar ve eline geçirdiği makas ve hortumla akciğerlere dolmuş kanı tahliye eder. Hasta sivil kıyafet içinde birinin kendisini bıçakladığı hissiyle doktora yumruk vurur. Doktor aldırmadan işine devam eder. Hastayı ölümün elinden alır. Ardından ameliyatlar, kan vermeler derken hasta hayata dönmüştür…
*Covid-19 salgını sardı tüm dünyayı. Tüm dünya şaşkın; DSÖ ürkütücü bilgiler veriyor. Yakaladığı vücut direnci düşük insanları adeta boğarak öldürüyor hastalık. Önce uzaklardan duyduğumuz ölüm olayları gittikçe yakın çevremizi sarıyor. Ölenler, yakınları yaklaştırılmadan kireçle gömülüyor. “İlaç, aşı!” diye feryat içinde insanlık. Tüm ülkeler karantina uyguluyor. Veba salgınından sonra tüm dünyayı saran bir salgın yaşıyoruz. Sıkıntı içinde geçen iki yıl…
Doktor ve diğer sağlık personeli insanüstü çaba içinde, hastalıkla boğuşurken hastalanıp ölenler oluyor. Hastalananları iyileştirmek için ölümüne (değişmeceli değil gerçek) savaş içindeler. “Hakkınız ödenmez!” diyorlar.
Aşıların bulunduğunu müjdeliyor bilim insanları. Aşılar için ülkeler sırada. İlk çin aşısı ulaşıyor ülkemize ardından iki Türk doktorun Almanya’da bulup ürettikleri aşılar da geliyor. Yeterli aşı yok. Önce yaşlılar, sağlık personeli aşılanıyor… Kâbus dolu iki yıl geçiyor. İnsanlar korku ve panik içinde… Üçüncü yılda ancak hastalık kontrol altına alınıp normale dönülüyor.
Çok övdüm. Koltukları kabarmış olmalı doktorların. Fazla koltuk kabartısı kibir yapar ve kibir iyi değildir. Biraz indirelim o zaman.
Beş parmağın beşi bir olmaz demiş atalar; ebette beş doktorun beşi bir değildir.
*Acilden bir hasta iç hastalıkları servisine yatırılır. Sabah viziteye çıkan uzman doktor, kendi yatırmadığı hastayı görür, taburcu eder. Aynı hasta, aynı doktorun özel muayenehanesine gidip parayı ödeyince hastanede yatması gereken acil bir hasta oluverir..
*Madımak Oteli yobazlarca yakılıp 33 aydın, sanatçı dumandan boğularak öldüğü günün ertesinde bir hastanenin acilinde dinlenen nöbetçi pratisyen hekim ve sağlık memuru arasında geçen konuşma:
-Yazık oldu insanları diri diri yaktılar. Çok üzüldüm. Çok utandım, der sağlık memuru. Doktor söze girer:
-Çok güzel oldu. Onlara acımayacaksın!” der ve duyanların kanını dondurur. Hipokrat yemini etmiş, mesleği can kurtarmak olan biri böyle der mi? Bir çuval pirincin içinden bir kaç beyaz taş çıktı diye hepsini karalayamayız elbette.
Pandemide ülkelerin ekonomileri sarsılıyor. Ülkemizde korkunç zamlar peş peşe yapılıyor. Maaşların alım gücü gittikçe azalıyor. Doktorlar geçim sıkıntısına düşüyor ilk kez. Öğretmenlerin alım gücüne yaklaşınca gelirleri, isyan ediyorlar; “hakkınız ödenmez diyordunuz, gerçekten hakkımızı ödemiyorsunuz” diyerek iş bırakma ve yürüyüşler yapmaya başlıyorlar. İstifa edip yurt dışına gitmeye başlıyorlar. “Giderseniz gidin” diyor yetkililer. Hastanelerde doktor azalınca randevu almak zorlaşıyor.
Doktorlarımız ve diğer sağlık personelimiz çok yoğun çalışıyorlar. Umarım yetkililer onları kaybetmemek için gerekli önlemleri alırlar. Cankurtaranları kaybetmeyiz. Doktorlarımıza selam ve sevgilerimle…
Ahmet.kocak16@hotmail.com