Anasayfa / Güncel / TEKMAN’DA BİR SARIKAYALI

TEKMAN’DA BİR SARIKAYALI

Ay Aksamdan Işışıktır Yaylalar Yaylalar,Yüküm Şimşir Kaşıktır Diloy Diloy Yaylalar…
Bu Erzurum türküsünün “yaylalar yaylar” nakaratını askerde bölükçe söylemeyenimiz yoktur. Çavuş, türkünün dizelerini söyler biz de nakaratını söylerdik eğitim alanına giderken.
Erzurum Kongresi’nin yapıldığı önemli bir ilimizdir Erzurum. Erzurum- Tekman, kızımın öğretmen olarak kırk yıl önceki okuluma atanması ile ikinci kez hayatıma girdi. Kırk yıl sonra tekrar gezdim Tekman sokaklarında.
Okul lojmanını oturulur hale getirmek için alış verişe başladım. Kırk yıl önceki esnafın çocukları ve ya torunları devralmış baba mesleklerini. Dışarıdan daha çok öğretmen geldiğinden, genç öğretmene hoş geliş eder yardımcı olmaya çalışırlar. Eskiden de saygılı davranırlardı şimdi de çok saygılılar.
Yeni mi atandınız Hocam?
Bir nalbura girdim. Müşteri olan bir Tekman sakini;
“Hoş geldiniz! Yeni mi atandınız hocam?” dedi, beni gülümsetti. Demek ki genç görünüyormuşum.
Aldığım malzemelerden küçük indirimler yaparak listeye yazdı nalbur. Yedi yüz otuz beş lira tuttu. Otuz beşi de sildi. Kalan yedi yüz lirayı ödeyip malzemeleri aldım. Arabaya kadar yanında çalışan elemanına taşıttı. Belki ederi o kadardı ama indirim yapması beni ayartmasına yetti. İşte esnaflık budur.
Konuksever İnsanlar
İnşaat malzemesi satan bir yere girip baca tuğlası sordum. Ben yaşlarda bir grup insan vardı içeride. İş yeri sahibi;
“Çocuğunuz mu atandı? Hele otur bakalım. O kalay. Bir çayımızı iç.” dedi oturdum. Sorularını yanıtlayınca bana daha bir ilgi göstermeye başladılar. Karayazılı olduğunu söyleyen, görmüş geçirmiş bir insan olduğu konuşmasından ve davranışlarından anlaşılan adam, aldığım malzemenin parasını ödedi. Ne kadar ısrar etsem de para almadılar. “Hocam bizim yetişmemizde çok emekleriniz var bu kadarcık şey yapmışız çok mu?” dedikten bir süre sonra yabancı plakalı Mercedes araç işyerinin önünde durdu benim gibi konuk olan adam aracına binip ayrıldı.
Ekmek İki Buçuk Lira
Karnım acıktı bir lokantaya gideyim dedim. Benim zamanımda bir lokanta vardı. Orada çıkan sınırlı yemekleri yerdik. Devamlı alış veriş yaptığım bakkal Mustafa, üst kata iki üç odaya demir karyolalar koymuştu. Biz hafta sonları orada yatardık. Mustafa bir gün:
“Hocam sizin için Erzurum’dan portakal getirttim” diyerek müjde vermişti de, gelen iki kasa portakalı hemen yemiş bitirmiştik. Aylardır hiç meyve yiyememiştik zira.
Şimdi lokanta, pastane ve kahvehane sayısı çoğalmış. Çay bir yerde iki buçuk lira, başka bir kahve camına çay üç lira yazmış. Pastanede çay beş liraydı.
Fiyatları yazmışken; dana kuşbaşı ve kıyma iki yüz elli lira, belediyenin çıkardığı halk ekmek iki buçuk liraya, fırınlarda beş liraya satılıyor. Zincir marketler de açılmış; fiyatları bizim yaşadığımız yerlerle aynı idi. Belediyenin önündeki kulübede satılıyor halk ekmek. Elli metre ilerdeki belediye fırınında çıkan halk ekmekler bir metrekarelik el arabasıyla kulübeye getirilip satılıyor. Fırından satış yokmuş. İnsanlar devamlı sıra bekliyor ve ekmek geldikçe onar, on beşer alıp evlerinin veya lokantalarının yolunu tutuyorlar. Akşamları bütün iş yerleri dükkân önlerinde sergiledikleri malzemelerin üzerini örtüp, evlerine gidiyorlar. Hırsızlık olayı yok demek ki.
Tekman’da Bir Sarıkayalı
Gönül Sofrası adındaki lokantaya girdim. Her esnaf gibi lokantanın sahibi de burada ne gezdiğimi, memleketimi sordu. Yozgatlıyım, deyince ilçemi ve köyümü sordu, söyledim. “Ben de Sarıkayalıyım” dedikten sonra yanıma oturdu;
“Hocam, adım Nebi’dir. Ailem yıllar önce buradan Bebek Köyü’ne göç etmiş. Bir süre orada ikamet ettikten sonra tekrar buraya dönmüşler. Orada dayılarım ve diğer akrabalarımız kalmış. Düğün, cenaze oldukça oraya gideriz. Onlar da buraya gelirler. Yani anlayacağınız biz Sarıkaya’dan hiç kopmadık.” dedi.
Dünya Küçük
Lokantanın önündeki sandalyeye oturup Nebi’nin getirdiği çayı yudumlarken bir köy minibüsü durdu. İçinden inen insanlardan biri tanıdık geldi. Ben de ona tanıdık gelmeliyim ki;
“Hocam siz burada ne geziyorsunuz?” diye sordu. Ben de o da bir süre tereddüt içinde kalmıştık; ben onu kardeşi, o da beni kardeşim sanmış. Yanıma oturdu. Kendi köyüne toplu konutlar yapılıyormuş, o binaların sıva işini yapmak için gelmiş. Köroğlu, Bursa’da komşum olur, zaman zaman konuşurdum.
“Hocam yemek yedireyim.” dedi. Teşekkür edip yediğimi söyledim. “O zaman yemek paranızı ben vereyim. Siz misafirsiniz” Ödediğimi söyleyince birkaç bardak çay ısmarladı sağ olsun. Çay içerken sohbet ettik biraz.
Tekman ile ilgili izlenimlerimi paylaşmak istedim.
ahmet.kocak16@hotmail.com.

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ UYARDI

Sarıkaya İlçe Emniyet Müdürlüğü önleyici polislik kapsamında evlerde gerçekleştirilmek istenen hırsızlıklara karşı apartman sakinlerini uyarıcı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.