AHMET KOÇAK: “Fatih Bey, kısaca kendinizi tanıtır mısınız? (Nerde doğdunuz, nasıl bir ailede, nerde büyüdünüz, eğitiminiz…)”
FATİH ALPARSLAN: “Merhaba, öncelikle tarafıma söyleşide yer verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Adım Fatih Alparslan. Doğmuş olduğum yer: Osmanlılar devrinde Bozok sancağı, Cumhuriyet devrinde Yozgat olarak adlandırılan ilimizdir. Bu arada Yozgat, Tokat, Manavgat sözlerinin benzerliği de dikkatimden kaçmıyor. Dil, kültür, toplum yapısı gibi alanlar hep ilgi alanım olmuştur. İlk olarak Yozgat bölgesinde yaygın konuşulan şive özelliklerine, toplum yapısına, kültürel farklılıklara merak sardım. Bununla ilgili çalışmalarım da mevcuttur. Üniversite eğitimi olarak Uluslararası İlişkiler, Tarih, Turizm İşletmeciliği, Rehabilitasyon, Emlak ve Emlak Yönetimi bölümlerinden başarı ile mezun oldum. İstanbul’da Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde yüksek lisans eğitimimi tamamlayıp Türkolog unvanıyla mezun oldum. Doktora eğitimim yarım kalmış olup meraklandığım alanlar bilhassa Türkoloji konularıdır.”
A.K. : “Türkoloji konularıyla ilgili çalışmalarınız oldu mu?
F. A. : “Elbette. Tarih bölümünü okurken seminer çalışması olarak Zeki Velidi Togan gibi alanında yıldız olan Baymirza Hayit ve onun çalışmaları hakkında araştırmalar yaptım. Hatta daha sonra doktora eğitimimde Prof. Dr. Abdulvahap Kara’nın yazmış olduğu “Türkistan Ateşi Mustafa Çokay’ın Hayatı ve Mücadelesi” adlı kitabı okurken de Baymirza Hayit’in mücadelesinin ve ilmi çalışmalarının ne kadar çetin geçtiğini daha net fark ettim. Özbek Türkleri Tarihi konulu tarih lisans tez çalışmasıyla merkezi Türk yurduna aşinalığım daha da artmış oldu. Türkoloji araştırmalarıma o kadar ağırlık vermiştim ki sanki Türkiye’de değil Türkistan’da yaşıyor gibiydim. Hevesim arttıkça Türk lehçe ve şivelerini de öğrenmeye başladım. İstanbul’da Türkiyat Araştırmalar Enstitüsünde yüksek lisansta öğrenciyken Türk Dünyası’nın sanatını, coğrafyasını, madenlerini ekonomisi, tarihini, lehçeleri öğrendik. Akademik eğitimim ve çalışmalarım sürerken İngilizce, Almanca, Rusça gibi dilleri de öğrenmeye başladım. Türkoloji ile ilgili birçok dergi de yazılar da yazmaya başladım. Türkoloji çalışmalarıyla birlikte bütün Türk Dünyasına hitap edecek bir web site yönetmeye karar verdim. Türkçe, İngilizce, Rusça, Kazakça, Kırgızca gibi dillerde yayınlanan turkbirlik adlı site ile haber, edebiyat, tarih, coğrafya, sözlük gibi birçok türde Türk Dünyasını dilde, fikirde, işte birlik şiarıyla bütünleştirmeye çalıştım. Altı yıl içinde çok hızlı gelişen site epey beğeni topladı. Kurumsallaştıramadığımız için benden sonra geliştirilemedi. Ben de -babamın uzun süren ağır kanser hastalığı nedeniyle- 2 yıl hiç ilgilenemedim. Sonrasında kendi kabuğuma çekilmeye başladım. İstanbul’un kültürel özelliği olarak birçok yayınevi ve yazarla fikir alışverişim de kesildi.”
A.K. : “İstanbul’da uğrak yerleriniz nerelerdi, hangi yazarlarla fikir alışverişi yapardınız?”
F.A. : “İstanbul’un kültürel özelliği olarak birçok yayınevi ve yazarla fikir alışverişim hep olmaktaydı. Cağaloğlu bölgesi en çok uğrak yerlerimdendi. Gazeteci yazar Kemal Çapraz’ın kaza sonucu vefatına kadar kendisiyle bürosunda sürekli fikir alışverişi yapardık. Bilge Oğuz yayınlarının sahibi Oğuzhan Cengiz, Selenge yayınlarından Ahsen Batur ile Türkoloji konularında konuşmalarımız uzun sürerdi. Kütüphaneler arasında ise Anadolu yakasında İSAM Kütüphanesi araştırmacılara büyük kolaylıklar sağlıyordu. Gün boyu vakit geçirmek orada daha konforlu idi. Yemeğinden çayına, bilgisayarından fotokopisine kadar birçok kolaylık vardı. Avrupa yakasında da özellikle Türk Dünyası Kültür Evleri’nin olduğu alanda bu şekilde bir kütüphane kurulması için Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı’na öneri sunmuştum.”
Ahmet.kocak16@hotmail.com