Çocuklarım yirmi yıl önce bahçeli bir ev alınca köpek istediler. Israrlarına dayanamayıp gözleri yeni açılmış bir yavru köpek almıştım. Adını “Fino” koymuş, bahçeden çıkarmadan on iki yıl yaşatmıştık. Onun yaşam öyküsünü yazmış, “Çıtalı Uçurtma” adlı ikinci kitabıma koymuştum.
Torunum ilkokula başladı. Fino’nun anılarını dinlerken ille ben de bir yavru köpek isterim diye tutturdu.Bir sokak köpeği doğum yapınca hayvan sever bir kadın köpeği ve yavrularını evinin bahçesine alıp bakmaya başlamış.O kadından üç aylık bir yavru köpek aldık. Tüyleri kahverengi ve uzun olunca torunum adını: “Kraker” koydu. Yavru, sevgiyle geçirmişti üç aylık ömrünü. Birini gördü mü hemen boynunu eğip önüne sırt üstü yatıyor, “beni sev” diyordu. Her önüme yatışında karnını okşuyordum. Bahçede tavuklar var. Sabah akşam yem vermeye, yumurtalarını almaya giderim. Her gidişimde tam önüme yatıp, “ beni sev” diyor. Ellerim dolu sevemediğim zaman etrafından dolanıp yoluma devam ediyorum. O, yerinden hızla kalkıp yine önüme gelip yatıyor. Yine etrafından dolanıp gidiyorum tekrar koşup önüme yatıyor ki ille seveyim. Eski sahibesi nasıl alıştırmışsa sevgi dilencisi durumuna getirmiş hayvancağızı.
Bahçeden ikinci kata bir medivenle çıkılıyor. Kraker gün gün büyüdükçe, merdivenleri çıkıp üst katın balkonuna gelmeye başladı. Balkonda olan terlikleri, koltuk örtülerini, kova ve vileda fırçalarını dağıtıyor. Terlik giyip bahçeye çıkacağım terliğin teki yok. Dip köşe arayıp zor buluyorum. Bir gece sabaha kadar çok çalışmış(!) terlikleri parçalayıp kuşbaşı haline getirmiş.
Balkona çıkmaması için tahtalardan engel yapıp ilk merdiven basamağına dayadım. O gün engeli aşıp balkona gelemedi. Ertesi gün tahtayı aşıp tekrar çıkmış. Bir tahta daha çaktım. İki gün çıkamadı. Uzun mücadeleler sonunda o engeli de aştı. Bir tahta daha çaktım iyice yükseldi. Artık çıkamaz. Tavuklara yem vermek için merdivenlerden inerken her zaman yaptığı gibi yine tahtanın önüne sırt üstü yatıp ayaklarını havaya kaldırdı ki, onu seveyim. Yüksek tahtanın üzerinden geçeyim derken ayağım takıldı Tahta üzerine devrildi. Altta kalınca başladı çenilemeye. Hemen tahtayı kaldırıp kurtardım ama ağlaması epeyce sürdü. Ertesi gün o yüksek tahtayı da aşıp balkona gelmiş. Ne müthiş bir mücadele…
Bu böyle olmayacak bahçedeki kulübesinin etrafına çit çektim. Çit iri aralıklıydı. Bir gün sonra çiti aşıp yine balkona gelmiş olduğunu gördüm. 120 santimlik çiti nasıl aştığına aklım ermedi. Tekrar bahçesine koyup izledim. Teli patilerini sığdırdığı aralıktan sokup tırmanarak aşıyor. Hemen bir sanimetrekare aralıklı çitten alıp eski çitin önüne tellerle tutturdum. Artık o çiti aşamaz diye düşünürken ince telleri dişleri ile kesip yine çıkmayı başardı. Köpeğin azmi karşısında çaresiz kaldım. Kestiği bölgeyi daha kalın tellerle çitidim. Bu sefer tamam diye düşünürken toprağı kazarak tünel yapıp yine çıkmayı başardı.
Diğer köpek çok saldırgan olduğundan sokağa salmamıştık. Bu nasıl olsa zararsız diye sokağa saldım. Sokakta akşama kadar oynayıp yoruluyor akşam eve gelir gelmez yorgun düşüp uyuyor, çiti aşmak için uğraşmıyor.
Aradan yedi ay geçti büyüdü. Büyüdü ama yoldan geçenlerin önüne yatıp kendini sevdirmek istemeye devam ediyor. Tanımayanlar etrafından dolaşıp yoluna devam ediyor, o hemen koşup önlerine yine yatıyor, “beni sev” diyor. Artık mahallede herkes onu tanıyor ve seviyor. Çocuğunun yaramazlıklarından bıkan annelerin çocuklarını ya okula, ya sokağa salıp rahat etmesi gibi ben de sokağa salıp rahat etmeye başladım. Akşama kadar çocuklarla oynamaktan yorgun, bitap halde eve geliyor.
Bir komşu: “Yahu hoca köpeğine sahip çık. Bizim karşı komşunun köpeğine tecavüz ederken gördüm.”
“Yok canım daha neler? O daha yavru.” Dedim savunmaya geçerek.
“Yok komşu vallaha tam birleşmiş ters dönmüşler, geçen arabalara bile engel oluyorlardı. Gözlerimle gördüm.” Dedi. Fino bir kez bile sevişemeden ölmüştü. Bu daha yavru iken flört etmeye başlamış. Oğlu çapkınlık yapan babalar gibi içimden takdir ettim keratayı. Gittikçe menzili genişletmiş. Kilometrelerce uzaklarda onu gören komşular: “Kraker’i falan yerde gördüm.” Diye bana ihbarda bulunuyorlar.
Mahallede “Oskar” adında sokağa atılmış, travmatik bir köpekle arkadaş olmuş. Bir gün arkadaşı ile eve geldi, tanıştırdı. Et verdim yediler. Oskar ev köpeği imiş. Sahipleri bıkıp sokağa terk etmişler onu. O apartmanın önünde yatmış bir süre. Dış kapı açıldıkça dairesinin kapı önüne gitmiş. Sahipleri döverek sokağa atmışlar her seferinde. Tekrarlanan bu mücadeleler sonunda Oskar pes etmiş sokakta yaşamaya başlamış. Bir gün sokağa bırakmadım. Arkadaşı Oskar evin etrafında dolaşıp havlayınca arkadaşını istediğini anlayıp yine bıraktım. Birlikte koşarak uzaklaştılar.
Sabah sokağa bırakırım akşam eve gelirdi hep. Akşamları her gün eve gelen köpek gece yarısı oldu dönmedi. Sabah baktım yine gelmemiş. On beş gündür ortalarda yok Kraker. Onun mücadeleci yapısını bildiğimden hayatta olsa ne eder eder eve dönerdi. Ya biri evine aldı bakıyor(temennim), ya sokak köpekleri boğdu, ya da bir arabanın altında kaldı. Büyük şehirlerin aldığını vermediğini bildiğimden aramaya çıkmadım.Zaten binlerce sokak, yüzlerce caddeyi aramak faydasızdı. Torunuma Kraker konusunu açmamaya çalışıyoruz. Çok üzülüyor. Bir gün eve döneceğini ümit edip bekliyoruz bakalım…
Ahmet.kocak16@hotmail.com
