OTOBÜS

Sevmesem de sık sık otobüsle yolculuk yapıyorum. Bursa otobüs şirketlerinde seyahat eden  yolcular genelde yanındaki ile bile konuşmaz. Konuşursa da yavaş konuşurlar. Yanımda oturan kişi ile ilkten selamlaşır, ‘iyi yolculuklar’ diler yolculuğa başlarım. Öyle otobüsün arkasından konuşup öndekinin bile duyacağı yükseklikte konuşanı görmedim. Yanımda oturan kişi telefonla konuşurken kulak kabartmama rağmen tek kelime anlayamam. Anlasam birin yanına beş katıp yazacağım ama maalesef duyamıyorum. Sevmesem de sık sık otobüsle yolculuk yapıyorum. Bursa otobüs şirketlerinde seyahat eden  yolcular genelde yanındaki ile bile konuşmaz. Konuşursa da yavaş konuşurlar. Yanımda oturan kişi ile ilkten selamlaşır, ‘iyi yolculuklar’ diler yolculuğa başlarım. Öyle otobüsün arkasından konuşup öndekinin bile duyacağı yükseklikte konuşanı görmedim. Yanımda oturan kişi telefonla konuşurken kulak kabartmama rağmen tek kelime anlayamam. Anlasam birin yanına beş katıp yazacağım ama maalesef duyamıyorum. Canım Yozgat insanı öyle mi? Öyle yüksek sesle konuşur ki herkes rahatlıkla duyar. Kimseden gizlisi saklısı yoktur. Her bir derdini herkesle paylaşır. Geçen hafta İşlerim nedeni ile Sarıkaya’ya gittim. Ankara’ya doğru hareket eden otobüs; bir tarafı ikili, diğer tarafı tekli koltuğu olan bir otobüstü. Yanımda tekli koltukta yetmiş yaşlarında gösteren bir kadın oturuyor ve sık sık muavine, “Ankara’da ışıklarda ineceğim. Sakın unutma!” diye tembihte bulunuyordu. Arkasında oturan, Ankara’da yaşadığı anlaşılan kırk yaşlarında erkek yolcu: “Teyze sen nerelisin?” diye sorarak birazdan okuyacağınız diyalogu başlatmış oldu.Kadın: “Sorgun’un ……. Köyündenim.”Adam: “Bu ramazanda evinde niye oturmadın? İftarını evinde yapardın, böyle sefil olmazdın.” Kadın da iç çekerek:“Ah yavrum, kimse kimsenin derdini bilmez. Ben ameliyat oldum. Bazı yerlerimi kesip aldılar bir ay önce. Kansersin dediler. Yarın için kontrole gel dediler de kontrole gidiyorum. Oğlum beni karşılayacak. Orada inemezsem kaybolurum. Doktor da, oğlum da oruç tutma dediler ama ben yine de tutuyorum. Ölürsem de oruçlu öleyim.” Şifalar dileyen adam: “Sen merak etme ben seni ışıklarda indirtirim. Allah kabul etsin de tutmasan sana bir günahı yoktu ama yine de sen bilirsin. Teyze senin kocan ne iş yapar?”Kadın otobüsün camından bir süre dışarıya bakarak: “Benim kocam ‘Vurguncuydu!’. Zenginden alır, fakire verirdi.” deyince tüm yolcuların bakışları başı kadına doğru döndü. ‘Benim kocam memurdu’ diyormuş gibi rahat söylemişti vurguncuydu sözünü. Bu duruma alışık olduğu umursamazlığından anlaşılan kadın, sözlerine devam etti: ” Kocamın garibanlarla hiç işi olmazdı. O zenginlerden alır fukaraya verirdi. Fakir fukaraya destek olurdu.” Adam kültürlü biri olduğunu göstermek için olsa gerek:“ Desene amca Robin Hood gibiymiş.” Deyince kadın şaşırdı; “o dediğin nedir ki oğlum?” diye sorunca adam açıklama yapma gereği duydu. Etrafa da ‘bakın ben neler biliyorum’ der gibi bakarak: “Robin Hood” da senin kocan gibi zenginden alıp yoksullara dağıtırmış.” Kadın: “Yok o dediğinden değildi de Köroğlu gibiydi benim herif.” Ben kocasının yaşayıp yaşamadığını, öldüyse nasıl öldüğünü merak ettim. Öyle zenginden alıp fakire veren biri yatağında ölmemiştir diye düşündüm ve adama: “sorsana teyzenin kocası yaşıyor muymuş? Öldüyse nasıl ölmüş” dedim. Adam ( ne de olsa kültürlü adam)beni kırmadı, kadına döndü:“Teyze kocan yaşıyor mu?” Kadın:“Kocam öleli yirmi yıl oldu. O ölmeden önce çok bolluk içindeydik. O ölünce çok yoksulluk çektik. Baktım elden gelen öğün olmuyor, o da zamanında bulunmuyor çaresiz kadın başıma çalışmaya başladım. Hizmetçilik ederek çocuklarımı büyüttüm.” Kadın sözlerini çarçabuk söyleyip otobüsün camına doğru başını çeviriyordu. Adam: “Teyze kocan nasıl öldü?”diye sordu. Kadın da iç çekerek:-“Vurdular! Su testisi, suyolunda kırılır. Silah kaçakçılığı yapardı. Birine silah satmış. Parasını istemeye gidince kendi sattığı silahla kendisini vurmuşlar” dedi yine aynı umursamaz tavırla. Bir ara sessizlik olunca yorulan kadın uykuya daldı. Kadın uyuyunca ortalık birden sessizleşti. O sıra adamın biri muavinden su istedi. Muavin: “Dayı neçe su isteyip duruyorsun? İki kez istedin getirdim. Tuz mu yaladın be mübarek?  Babanın hizmetçisi mi var? Az ye de bir hizmetçi tut kendine. Git kendin al!” demez mi.  Aha yeni bir seyir çıkacak derken adam sessizce yerinden kalktı, orta bölümdeki dolaptan kendine su aldı. O sıra biz fark etmeden muavinden çekinip su isteyemeyen yolculardan birkaç tanesi de adamdan su istedi. Adam suları dağıtıp yerine oturdu. Kendisine karşılık verilmemesi, hakaretamiz konuştuğu yolcunun bu tavrı muavini çok etkilemiş olmalı ki; yüzünün kızardığını, mahcup olduğunu gördüm. Birazdan yerinden kalkıp tuz yalayan adamın yanına gitti yavaş sesle: “Abi kusura kalma, özür dilerim. Bir yolcuya canım sıkıldı da acısını senden çıkardım” diyerek özür dilediğine şahit oldum. Otobüs Ankara’ya geldi. Keçiören köprüde durdu. Kadını konuşturan adam yaşlı kadının koluna girerek aşağıda bekleyen oğluna kadını teslim ederek yerine oturdu. Otobüs kapılarını kapatıp yoluna devam etti. 03.05.2018

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

ÖYKÜ TAMAMLAMA (Battal Nurlu)

Değerli Sarıkaya Lisesi Arkadaşları (Facebook’ta yönettiğim grup) sakinleri, Yarı açık avuç içi gibi bir çukurda …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.