Anasayfa / Köşe Yazarları / ŞEVKAT MERHAMET VE HOŞGÖRÜ

ŞEVKAT MERHAMET VE HOŞGÖRÜ

Saygıdeğer Yöre Haber okuyucuları, öncelikle hepinizi sevgi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.
Efendim ne zaman elime kalemimi alıp köşe yazmaya başlasam bir tedirginlik bir sıkıntı ruh hali yaşıyorum. Hemen aklıma gazetemiz yazı işleri müdürü Mustafa TEK beyin şu cümlesi geliyor. “muhtar, suya sabuna dokunmadan yaz… kendini de, bizi de, gazetemizi de zor durumda bırakma…” daha sonra eşim ve çocuklarım: “kalemi yine almışsın eline bir gün başını belaya sokacaksın” diye. Peki parlamenter sistemle yönetilen bu güzel ülkemde, sevenlerim beni ne diye her gün tenkit ediyor, uyarıyorlar? Demek ki; bir sıkıntı var. O sıkıntı kanaatimce: demokratik parlamenter sistemle yönetilmemiz sadece kâğıt üzerinde kalıyor, uygulama daha farklı…
Siyasetle seçimle iş başına gelen her mevkii ve makamda olan kişi ve kişileri özel hayatına girmeden, hizmetleri ve yönetimi noktasında takdir etmekte, eleştirmekte bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların en tabi hakkıdır. Seçimle iş başına gelen, köy muhtarından alında cumhurbaşkanına kadar tüm mevkilerde bulunan insanlar maalesef hepsi de dört dörtlük kişiler değildir. Eğer öyle olsa idi ilçemizde ve ülkemizdeki yaşayan halkımızın durumu ve yaşam standartları bugünkü gibi olmazdı. Bu ülkenin bir evladı, yurttaşı olarak duygu görüş ve düşüncelerimi özgürce yazıp çizmek ve paylaşmaktan bugüne kadar hiç tereddüt etmedim, etmem de zaten doğru bir davranış olmaz diye düşünüyorum.
Saygıdeğer okurlarım; Şimdi ilçemiz ve ilimizde gelişen olayları yazsam işin ucu: Ömer’e, Caner’e; ülkem veya bölgemizden ilgili yazsam bu seferde işin ucu: Mehmet’e, Recep’e yada Yener’e değecektir. Misal; ülkemizde dış politikada gelinen durum ortadadır… Soruyorum sizlere: dünya üzerinde ülkemize güvenen tek bir ülke var mıdır? Peki ülkemizin güvendiği bir komşu ya da müttefik ülke var mıdır? Eğer cevabınız hayır ise sebepleri nelerdir? Üç yıl önce kardeşim Esad, bugün düşmanım Esad oldu. Peki üç yılda Esad ne yaptı da böyle oldu?
Ben yine en iyisi, müdürümün sözünü tutuyum, manevi değerlerimiz hakkında olan meselelerden bahsederek görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakıyorum da; biz insanlar 24 saatimizi bu fani dünyadaki rahatımız, menfaatimiz için harcayıp duruyoruz. Ancak manevi değerlerimize, ahiret hayatımıza bir saatimizi bile ayıramıyoruz. Bir tarafta, evinin geçim derdine düşmüş, dar gelirli aileler okula giden, canından çok sevdiği evladının cebine beş kuruş okul harçlığı koyamayan, ayağına üşümesin diye bir çorap ve ayakkabı, üzerine iyi bir ceket veya kaban almamanın ezikliğini yaşayan işsizlerimiz… Diğer tarafta, servetine servet katmanın peşine düşmüş, sabahtan akşama kadar kırk takla atan, el etek öperek koşturan zavallı zengin insanlar… Yunus Emre diyor ya:
Mal sahibi mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi.
Malda yalan mülk de yalan,
Gel birazda sen oyalan.
Bu dörtlük bugünümüzü ne de güzel açıklıyor, anlatıyor. Bahsetmeye çalıştığım her iki kesimdeki kişilerin birbirinden hiç mi hiç haberi bile yok ya da birbirlerini görmezden geliyorlar. Peygamber Efendimiz (SAV.) bir hadisinde buyuruyor ki “komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.”
Saygıdeğer Yöre Haber okuyucuları daha geçen hafta Çarşamba günü, bir vatandaşımız işsizimiz, belediye binasının önünde; “işsizim, açım, çocuklarım evde aç” diyerek, adeta haykırarak kendisini yakarak can verdi. Ben bu haberi geçen Çarşamba sabahı, TV kanalında seyrederken kanım dondu, bir müddet kendime gelemedim de buna sebep olan yetkililer ilgililer benim gibi bir çare bu haberi seyretmek zorunda kalan devlet yöneticileri, bu acı hadiseye sebep olan siyasetçiler bu haberi seyredince acaba vicdanları sızladı mı? Vicdanları sızladı ise demek ki ümit var, ya kanal değiştirip günlerini gün etmeye hiçbir önlem almadan içleri sızlamadan yaşamlarına devam ediyorlar ise boşuna, çünkü onların kalpleri ölmüş de kendilerinden haberleri yoktur diye düşünüyorum. Büyük üstat, rahmetli Neşet Ertaş diyor ya:
İçimde bir sıkıntı var,
Gitsin diyom gitmiyor ki.
Beş nüfusa bir tek ekmek,
Yetsin diyom yetmiyor ki.
İşte bu dörtlükte bu dramı gayet güzel dile getiriyor.
Saygıdeğer okurlarım, bu hafta dikkatlerinizi çekmeye çalıştığım konu ile hepimiz şöyle etrafımıza bir bakalım istedim. Akraba, komşu, dost ve arkadaş ilişkilerimizi bir gözden geçirmemizin, birimizin derdi ile ilgilenip dertlenmenin, sevinci ile sevinmenin önemine değinmek geldi içimden… Akraba, komşu, hasta, yaşlı ziyaretlerine önem verelim. Yaşadığımız bugün ki olumsuz kış koşullarında yakacak, gıda gibi maddi zorluklar içerisinde olan çevremizdeki insanlarla ilgilenmek, yardımlaşmak gerektiği noktasına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ayrıca sokakta dolaşan başıboş bakımsız bir çare hayvanlara şefkatle yaklaşalım onları doyuralım koruyalım istiyorum. Çünkü o hayvanları yaradan da bizi yaradan Yüce Rabbimdir. Yunus Emre diyor ki; “yaratılanı hoş gör yaradandan ötürü” evrende yaratılmış tüm varlıkları, Yüce Allah yaratmıştır. Bu sebepten bırakın, yakınımızı, komşumuzu, akraba, dost arkadaşlarımızı, tüm canlıları hoş görmemiz; sevgi ve şefkatle yaklaşmamız gerekir diye inanıyor ve düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimle bir sonraki hafta bir başka konu ile beraber olmak dileği ile hepinizi tekrar sevgi, saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum…

İskender Karaca
Karayakup Kasabası Eski Muhtarı

iskenderkaraca@hotmail.com

Hakkında Mustafa TEK

Ayrıca bakın

YUNANİSTAN GEZİM-3

Kavala’da arabamla bir tur attım. Tarihi kentin dar ve güzel sokaklarında dolaşmaya başladım. Buradaki insanların …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.