Geçen akşam köpeğimiz Kraker eve gelmedi. Covit-19 salgını nedeniyle sokağa çıkma yasağı vardı. Yasağa rağmen sokaklarda onu aramaya çıktım. Önümden yaşlı bir adam ayaklarını sürüyerek, yavaş adımlarla yürüyordu. Terk edilmiş, kapısı penceresi hurdacılarca yağmalanmış tek katlı evin merdivenlerinden aşağı indiğini gördüm. Köpeği buldum. Eve birlikte şakalaşarak eve geldik. Yaşlı adam ilgimi çekti. Yaşadığı eve bir bahane ile gitmeliydim.
Evde hazır olan kuru fasulye ile pilavı plastik tabaklara koyup adamın kaldığı eve götürdüm. İçeri girdiğimde sokak lambasından vuran ışıkla aydınlanan bir odanın pencere önüne oturmuş olduğunu gördüm. Odasına girdiğimde yerde yatak boyutlarında bir karton ve üzerinde sabah kalktığı gibi bıraktığı kirli battaniyeden başka bir şey yoktu.
-İyi akşamlar. Sana sıcak yemek getirmiştim. Nereye koymamı istesin? Dedim.
-Yere koy, dedikten sonra dışarı bakmaya devam etti. Adamın ilgisiz tavrı dikkatimi çekti.
-Nasılsın? Başka bir şeye ihtiyacın var mı?
-Halimi görmüyor musun da bir şeye ihtiyacın var mı diye soruyorsun. Senin gibileri iyi bilirim iki kap yemek kap getir cenneti kap, dedi. Bu nasıl laf? Adam teşekkür etmediği gibi bir de neler diyor. Hem kel, hem fodul.
-Öyle bir niyetim yoktu. Seninle tanışmak için yemeği bahane ettim, dedim.
-Ha, iyi bari. Açık sözlüyüz de! Beni cennete gitmek için basamak olarak kullandığını düşünmüştüm, dedi arkasını döndü. Son sözü bu oldu. Huzursuz sessizlik başlayınca hemen tüyme huyum devreye girer. “iyi akşamlar”ı girerken dediğimden sermeyem tükenmişti. Bir şey demeden eve döndüm. Adam, resmen bana tepeden bakıyordu.
Ertesi akşam, onu basamak olarak kullanarak cennete aday biriymişim gibi görmesin beni diye elim boş gittim. Battaniyeye sarılmış yatar halde buldum. Uyuyup uymadığını anlamak için eğilip yüzüne baktım. Sinirli bakan iki göz ile karşılaştım.
-Yemek yok mu? Dedi. Burnunu uzun uzun iki kere çekerek.
-Yemek yok. Hadi kalk da biraz sohbet edelim, dedim.
-Yattığım yeden de konuşabilirim. Aç ayı oynamaz. Zor ısıttığım yataktan kalkamam.
-Benim için sakıncası yok. Dün açık sözlü olduğumu söylemiştin. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, dememle, “bak seen!” Bakışı ile bakarak:
-Bana öyle uzun şeyler söyleme. Kafamı yorma. Kısa kısa ne soracaksan sor, git, dedi.
-İnsan konuğuna böyle mi davranır?
-Vay efendim! Hoş geldiniz. Kahvenizi nasıl alırdınız?
-Sen hep böyle kaba mıydın yoksa sonradan mı böyle oldun?
-Eli boş geleni böyle karşılarlar bizim orada.
-Sizin ora nereymiş?
-Köprü altı.
-Yemek getirdim cennete gitmek için rüşvet verdiğimi söyledin. Ben de getirmedim.
-Dün akşam karnım toktu. Bu akşam aç yattım.
-Sana para versem gidip lokantadan canının istediğini yesen daha iyi olmaz mı?
-Olur da ben üşenirim gidemem. Sen git getir, dedi. Nasıl da her işini başkalarına yaptırmaya alışmış.
-Ne istiyor canın alayım?
-Ne istersen getir, dedi. Gittim yakın bir dönerciden tavuk dönerle ayran alıp yanına koydum. Yine teşekkür etmedi. Alıştığımdan beklemedim de zaten. Belki bir iki minnet sözcüğü çıkar ağzından diye bir ümit biraz bekledim. “İşin bitti ne duruyorsun hala” der gibi bakan gözlerini görünce:
-iyi akşamlar, deyip ayrıldım. Karşılık verme tenezzülünde bulunmadı.
Adam böyle davrandıkça daha çok üstüne düşme, onu deşme isteği duymaya başladım. Yaptığım iyilikleri görevimmiş gibi görüyor, bana bir tatlı kelam etmiyordu. Celladına aşık millete döndüm. Ertesi gün sokağa çıkmak serbestti. Saat onda ziyaretine gidip gündüz gözü ile yüzünü, mimiklerini görmek istedim. İçeri sessizce girdim. Karton yatağında uyuyordu. Yüzünü inceledim.Uyuyan her insan göze melek gibi görünür. O da öyle göründü gözüme. Eli yüzü kir içinde burnu akmış, göz çevreleri çapaklanmış bir melek(!)
-Günaydın, dedim. Annesi uyandırmaya gelmiş çocuk gibi:
-Ya arkadaş bir rahat ver. Bırak da azıcık uyuyayım,dedi. İnsan neye alışmıyor ki, buna da alıştım. Hiç garipsemeden;
-Haydi gidelim de sana sıcak bir çorba içireyim, dedim.
Ahmet.kocak16@hotmail.com
SUZAN SUZİ-1
EtiketlerManşet
Ayrıca bakın
İKİ ÖĞRETMEN
Kemalettin Bey sitenin cümle kapısından çıktı. Soğuktan korumaya aldığı ellerini on yıllık solmuş kabanının ceplerine …